Bütün faşist partiler yasaklansın
Alman Faşizmin ve Burjuva Gericiliğin Göçmen Düşmanlığı Üzerinde Tepişmeleri
23 Şubat Federal parlamento seçimleri yapılacak. Burjuva gerici (özellikle CDU, CSU ve faşist partiler (AfD), seçimlerde ana stratejileri olarak „göçmenleri“ seçtiler. Her gün görsel ve yazılı medyada, „göçmen düşmanılığı“ üzerine en üst perdeden nutuk çekiyorlar. 29 Ocak 2025 günü federal parlamento'dan „mültecileri durdurma“ yasanın CDU/CSU, AfD ve FDP'nin oyları ile kabul edilmesi, tekelci burjuvazi ve onun siyasal temsilcilerinin açıktan faşizmden yana tavır almasının onaylanması oldu. Bu oylama, basit sıradan bir gerici histeri değil, Alman tekelci burjuvazisinin faşizmi iktidara getirmek istemesinin açık bir göstergesi olması nedeniyle, Almanya ve Avrupa işçi sınıfı için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Ancak, kitlelerin yoğun tepkisi sonucu, birçok CDU/CSU milletvekili oylamaya katılmayınca, reddedildi. Ancak, CDU/CSU’nun AfD’leşmek istediği açıktır.
Faşist Trump başkanlığında ABD'nin başına gelen yeni faşist yönetimin, AB üzerinde etkisinin olmayacağı düşünülemez. Ve emperyalist AB içinde de her bir üye ülke için „first mein heimat“ öne çıkacaktır. Bu da, AB içinde çelişkileri artırarak, birliğini elbetteki sarsacaktır.
Almanya'da işsizliğin artmasını, hayat pahalılığını, işçi sınıfı ve emekçilerin her geçen gün yoksullaşmasını1, bir çok fabrikanın kapanmasını, Almanya ekonomisinin 16 yıldır geriliyor olmasını, tek ve baş sorumlusu göçmenlermiş gibi, yalan üstüne yalan propaganda yapıyorlar. Amaçları, yabancı düşmanlığı üzerinden kapitalist sistemin yürütülemez oluşu gerçeğinin üstünü örtmeye çalıştıkları gibi, Almanya emperyalist devletin sömürücü ve savaş kışkırtıcısı rolünü ise „Almanya'yı savunma ve refaha ulaştırma“ olarak açıklamaktan da geri kalmıyorlar.
Burjuva ve faşist politikacılar göçmen kökenlilerin işlediği suçları öne çıkarırken, neonazilerin artan oranda suçlarını hiç dile getirmiyorlar. Göçmen düşmanlığı yaparken, neonazilerin sığınmacı evlerini ve barınma yerlerini yaktıklarını, onlarca sığınmacının öldürüldüğünü ve yaralandığından ise hiç söz etmiyorlar. Örneğin; neonaziler tarafından 2018 yılında mültecilere yönelik toplam 1.775, 2019 yılında 1.620 saldırı olmuştur. 2020 yılında sığınmacı ve diğer yabancılara yönelik 1600 saldırı gerçekleşmiştir.2 Sadece 2024 yılının ilk altı ayı içinde, sığınmacıların kaldığı yerlere, yakma ve kundaklama amaçlı, neonaziler tarafından, tam 80 saldırı gerçekleştirilmiştir.3 Hanau'da, 19 Şubat 2020'de Hanau'da, genelde yabancilarin gittiği bir Nargile salonuna yapılan silahlı saldırı sonucu 11 kişi öldü, beş kişi yaralandı.
Ancak faşist neonazilerin işlediği suçlar burjuva politikacılarını hiç mi hiç rahatsız etmiyor. Hatta „yasal faaliyetler“ olarak değerlendirdikleri için sözünü bile etmiyorlar. Ama, toplumu, ulusal ve dinsel kimliklerine göre kutuplaştırıcı ve göçmenleri kriminalize edici gerici ve faşist politikalarının dozunu, seçim yaklaştıkça daha da artırıyorlar.
Diren
Şimdi, Almanya'da „göçmenlik“ sorunun gerçekliğini kısaca bir göz atalım
Almanya'da Nüfus ve Göçmenlik Gerçeği
Almanya'da Federal İstatistik Dairesi'nin (Destatis) yaptığı çalışma sonucu, 2024 yılı sonu itibariyle, toplam nüfus 83,6 milyon. Bir önceki yıla göre 100 (yüz) bin net bir artış var. 2024 yılında bir milyon ölüm, 670-690 bin arası ise doğum var. Ölenler doğanlardan yaklaşık 310-330 bin arası daha fazla. Ülkeye gelen ilticacı sayısı (2024 yılı içinde) 400-440 bin arası. Yani nüfus açığını, başka ülkelerden gelen göçmenler kapatıyor.4 Aynı istatistik dairesinin verilerine göre, 2016-2019 arası gelen göçmen ortalaması 410 bin kişi.
Göçmen düşmanlığını politik amaç haline getirererek, göçmenler üzerinde salyalarını akıtarak tepişen burjuva gerici ve faşist politikacıların abarttığı gibi, gelen göçmen sayısı çok fazla değil. İhtiyaçları kadar olanı alıyorlar. Hiç göçmen almasalar nüfus oldukça azalacağı gibi, genç nüfus da bulmayacaklar ve Alman sanayisi çökecek. Almanya'da az da olsa genç bir nüfus varsa, o da bu gelen genç göçmenlerin „genç nüfusu“ kısmen artırdığı bilinmektedir.
Federal İstatistik Dairesi’nin bilgilerine göre, 83,6 milyon toplam nüfus içinde 21,176 milyon5 göçmen kökenli var. Ve geçmişinde (1950‘ye kadar)6 göçmenlik olmayanların toplam sayısı ise kalan 58,686 milyon. 1924 yılı itibariyle Alman vatandaşı olmayan Göçmen kökenlilerin sayısı 13,9 milyonudur. Yani, „Ausländische Bevölkerung“ (yabancılar) olarak Almanya’da yaşıyorlar.7
Almanya gibi erken sanayileşmiş ülkelerin en büyük sorunlardan biri de, doğum oranının her geçen yıl düşüşü ve nüfusun yaşlanmasıdır. 2023 yılı itibariyle Almanya’da her kadına %1,35 çocuk düşüyor.
Buraya yine Destatis’ten bir alıntı alalım:
„Almanya'da artık her iki kişiden biri 45 yaşın üzerinde, her beş kişiden biri ise 66 yaşın üzerinde. Öte yandan son on yılda göç ve doğumların artmasıyla nüfus bir nebze "gençleşti". 2010 yılından bu yana Almanya'ya gelenlerin sayısı, Almanya'yı terk edenlerden daha fazla. Göç fazlası özellikle genç ve orta yaşlı kesimde belirginleşti. ....1990-2022 yılları arasında 70 yaş ve üzeri nüfusun sayısı 8 milyondan 14 milyona çıktı.
... Almanya'da demografik değişim çoktan başladı. Genç nüfusun azalması ve buna paralel olarak yaşlı nüfusun artması, demografik yapıyı daha önce hiç olmadığı kadar değiştiriyor.”8
Bugünkü verilerden hareketle, her yıl ortalama 400 bin göçmenin gelmesi koşuluna rağmen Almanya’da nüfus, 2070 yılına gelmeden 70 milyonun altına düşeceği tahmin edilmektedir.
Almanya’da, son yıllarda, daha fazla yaşlı nüfus çalışmaya başladı. Emeklili olanların bir kısmı yeniden çalışmaya başladı. Bunun birinci nedeni emekli olanların geçimlerini emekli maaşıyla sağlayamadıklarından ve ikincisi ise, iş yerlerinin işçi eksikliğinin olmasındandır.
Mannheim'daki Leibniz Avrupa Ekonomik Araştırma Merkezi'nin yaptığı bir araştırmaya göre; “2012 yılında 60-64 yaş grubunda istihdam oranı yüzde 47 iken, 2022 yılında bu oran yüzde 63'e yükseldi. Özellikle ileri yaştaki kadınların işgücüne katılımında keskin bir artış görüldü. Yaşlı insanlar yasal emeklilik yaşına ulaştıktan sonra da giderek daha fazla istihdam ediliyorlar; aynı dönemde 65-69 yaşındaki çalışanların oranı neredeyse iki katına çıkarak %11'den %19'a çıktı.”9
Federal İstatistik Dairesi’nin verileri ortada. Önümüzdeki yıllarda nüfus daha da yaşlanacağı gibi, toplam nüfus sayısı da azalacaktır. Kapitalist sistemin geldiği aşama nedeniyle, nüfusun çoğalması da sözkonusu değildir. Ve önümüzdeki yıllarda -büyük olasılıkla- dışardan gelen göçmen sayısı da azalacaktır. Çünkü nüfus (çalışan insan sayısı) eksikliğini bütün emperyalist ülkeler yaşamaktadır. Bu, kapitalizmin kendi varoluşsal toplumsal nüfusunu üretemediğinin net bir göstergesidir. Japonya, Tayvan, Güney Kore vd. ...
Örneğin, Türkiye’de faşist Erdoğan rejimi, nüfusu artırmak için; “kutsal aile”, “kadınların ilk görevi çocuk doğurmak”, “en az beş çocuk istiyorum” vb. gibi dinsel gericiliği de kullanmasına karşın, doğum oranı her geçen yıl azalmaya devam ediyor. Bugünkü nüfus verilerinden hareketle, Türkiye’nin nüfusu yüz (100) milyonu bulmadan gerilemeye devam edeceği tahmin edilmektedir.
Emperyalist devletlerin doğurganlığı artırmak için çocuk paralarını artırmaları da pek bir işe yaramıyor. Çünkü kapitalizmin kendisi kitlelere bir güven vermemektedir. 1950-1970 arası bütün dünyada “çocuk patlaması” süreci, 1980’den itibaren tersine döndü. “Babyboom” döneminde dünyada sosyalist devletler ve sosyalizm gerçekliği vardı ve bundan kaynaklı olarak da emperyalist devletlerde kısmi bir refah yaşandı. Daha sonra ise bu tersine döndü ve emperyalist sistem bütünüyle işçi sınıfı ve emekçilere karşı saldırganlığını artırdı. Kazanılmış demokratik hak ve özgürlükleri genelde zor yoluyla gasp etti.
Almanya’da İstihdam Açığı
IAB (Das Magazin des Instituts für Arbeitsmarkt- und Berufforschung)10 yaptığı bir araştırmaya göre; Almanya çapında toplamda 1,57 milyon istihdam açığı var. 2020 yılında istihdam açığının kısmen düşmesinin nedeni Korona pandemisinin getirdiği krizle ilgilidir. Pandemi krizi geçtikten sonra işçi açığı hızla yükselişe geçmiştir. Üstelik, Almanya’ya her yıl ortalama 400 bin göçmenin gelmesine rağmen, işçi açığı kapanmıyor, tersine artıyor. Aynı kaynak, 2022 yılında çalışan sayısının toplamda 46 milyona ulaşarak “rekor” kırdığını söylerken, gerçek istihdam açığının 2 milyonu açtığını söylemektedir. Ve sadece kalifiye eleman değil, yardımcı elaman dahi bulunamadığı belirtiliyor.11 Yani çalışabilir nüfusun %77,2’si çalışıyor. Ve 34,8 milyon sigortalı var.12 Kısacası, Almanya’da çalışan sayısı her yıl artmasına karşılık, istihdam açığı kapatılamıyor ve giderek büyüyor.
DIHK’nın IAB’e yaptırdığı bir araştırmanın sonucunu buraya alıyoruz:
“Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği'nin yaklaşık 22.000 şirketi kapsayan anketinin sonucu. DIHK Genel Müdür Yardımcısı Achim Dercks Berlin'de yaptığı açıklamada, "Almanya'da yaklaşık iki milyon işin boş kalacağını tahmin ediyoruz" dedi. "Bu, yaklaşık 100 milyar avroluk bir değer yaratma potansiyeli kaybına tekabül ediyor."13
Araştırmanın devamında, ankete katılan şirketlerin, istihdam eksikliği olduğunu bildirenlerin oranı %53. Kendi işyerlerinde istihdam eksikliği bildirenlerin oranı: Elektrik ekipman üreticileri ve makine mühendisliği %67, araç imalatçıların %65, sağlık ve sosyal hizmet sağlayıcılarının %71 istihdam eksikliğinden şikayetçi ve sağlık sektörün yaklaşık 290 bin sağlıkçıya acil ihtiyacı olduğunu ve lojistik şirketleri sürücü (şoför) bulamadıkları için işlerinin büyük ölçüde aksadığını, sanayide hammadde ve aramallarının zamanında teslim edilmediğini ve en az yüz (100) bin sürücüye ihtiyaç olduğunu, bildiriyor. Aynı şekilde konaklama (Gastgewerbe) sektöründe de istihdam eksikliği nedeniyle büyük sıkıntıların yaşandığı saptanmıştır.
Almanya, Kenya ile göçmenlik anlaşması (Migrationsabkommen) yaparak, belediye otobüs şöförü „ithal“ etmesine karşılık,14 sorun, elbette çözülmemiştir.
Alman Zanaatkârlar Merkez Birliği'nin (Zentralverband des Deutschen Handwerks) verilerine göre, “ülkede halihazırda 250 bin kalifiye eleman açığı var ve 19 bin çıraklık kontenjanı da boş.” olduğu açıklanıyor.15
Gelinen aşamada ise, kendi toplumsal (işçi) nüfusunu üretemeyen kapitalizmin ömrü bitmiştir.
Almanya’da Göçmenler Çalışmıyor, Suç Mu İşliyor
Medien Dienst Intergation (MDI)16 verilerine göre: Almanya’da bazı iş kollarında (sektör) çalışan yabancıların, toplam çalışanlara oranı: temizllik işlerinde %37,4, yiyecek işyerlerinde %34,3, İnşatta %31,2, turizm, hotel, gastronimi %28,0, ulaşım ve lojistik de %25,4, tarım, hayvancılık ve ormancılıkta %24,5, Tır ve diğer araçlarda (transport) şoför olarak çalışanlar %23,4, boya, badana vb. gibi işlerde çalışanlar %22,8, yaşlı bakım ve sağlık işlerinde meslek olarak çalışanlar ise %16,3’nü yabancılar oluşturmaktadır.
2023 yılı MDI verilerine göre Almanya’daki toplam çalışan işgücü içindeki yabancı çalışanların oranı %15,3‘dür. Almanya’da en fazla çalışan yabancı kökenli işçi Türkiye’liler ilk sırayı alırken, Polanyalılar ikinci sıradadır. Doğu Avrupa ülkelerinin AB katılmasıyla ilk başta AB üyeleri işçi açığını kısa bir süre için bu yeni katılan ülkelerden karşıladı. Ancak, orada da deniz bitti. Yani, Doğu Avrupa’lıların atıl kalmış işçi nüfusu da, Almanya’nın ve diğer Avrupanın gelişmiş sanayi ülkelerinin işçi açığını kapatmaya yetmedi ve özellikle 2010 yılından bu yana daha çok Avrupa dışından gelen göçmenlerle işçi açığı kapatılmaya çalışılıyor.
Bütün faşist ve gerici politikacılar biliyor ki, göçmenler olmadan ihracata dayalı Almanya ekonomisi, hiç abartısız çöker. Almanya’da göçmen gerçekliği ve çalışma verileri ortadayken, burjuva gerici ve faşist politikacıların 23 Şubat seçiminin ana konusu olarak neden „göçmenler“ yapıldı sorusu sorulmalıdır.
Almanya'nın göçmen işçiye diğer ülkelerden daha fazla gereksinimi olmasına karşın, seçimlerin esas konusunun „göçmenler“ siyasetin ana konusu yapmalarının esasta bir tek nedeni olabilir; Alman halkına, göçmenleri bütün kötülüklerin anası olarak göstermek ve göçmenler üzerinden topluma korku salarak iç faşistleşmeyi geliştirmek, demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaktır. Çünkü bütün burjuva politikacıları, Almanya'da büyük bir işçi açığı olduğunu biliyor. Tekelci burjuva temsilcileri, „işçi açığı giderilmezse ekonomimiz gelişmez“ diyerek siyasetçileri uyarıyorlar. Buna rağmen, göçmenleri krimanilize ederek topluma düşmanlaştırma poltikasının yoğun bir şekilde işlenmesi, gçömen düşmanlığı üzerinden faşizmi kurumsallaştırmaktır.
83 milyonluk bir nüfus içinde, yaklaşık 25 milyon göçmen ve göçmen kökenli insanın yaşadığı ve göçmen işçiye büyük bir gereksinim duyulduğu bir ülkede, göçmen düşmanlığı yapmak, göçmen düşmanlığı üzerinden faşist ve gerici politikalar inşa etmek ve sürdürmek, kapitalist sistemin ve onun sürdürüclerinin riyakarlığından başka bir şey değildir.
Göçmen düşmanlığı, göçmen işçileri de baskı altına almak, sindirmek, düşük ücretle çalıştırmak, izole edrek „yerli“ işçi sınıfıyla birlikte hareket etmelerinin önüne geçmek, direnişlerini önlemek amaçlı da yapılmaktadır. Göçmen düşmanlığı ile bir taraftan anti-demokratik ve faşist kanunların, işçi sınıfından ve emekçilerden hiç bir tepki almadan yasallaşmasını sağlarken, öbür yandan ise, göçmenleri sindirme amaçlı kulllanılıyor. Anti-demokratik ve faşist içerikli kanunların uygulamaya sokulması, kamuoyuna; bunun sadece „tehlikeli göçmenler“ için olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Oysa, burjuvazi, göçmenlere yönelik „sert önlemler“ alıyor gibi yaparken, esas olarak bütün işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırı amaçlı yapıyorlar. Bütün işçi sınıfı ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlüklerini kısıtlıyorlar ya da bütünüyle gasp ediyorlar. Bu bağlamda, göçmen düşmanlığı, salt göçmenleri hedef almıyor, tüm işçi sınıfını hedef alıyor.
Ancak, Almanya işçi sınıfı 1930-40'lardan kalma, faşizm konusunda çok büyük acı deneyimlere sahiptir. Bu nedenle de olsa, faşizmin bir kere daha Almanya'da iktidar olmasına müsade etmeyecektir. sosyalizm perspektifiyle faşizme karşı yürütülen mücadele daha da gelişip güçlendirilmelidir. Faşizmin ve emperyalist savaşların panzehiri sosyalizmdir.31-01-2025
***
1Destatis ve Statista'nın 2024 yılı verilerine göre: Almanya'da yoksulluk oranı %15,5, yoksulluk sınırında yaşayanların oranı %20,9 ve ortalama (median) aylık yaşam geliri net 3049€. 2023 yılında bekarlar için aylık 1.247 avroluk yoksulluk sınırı olarak açıklandı. Ancak, emeklilerin büyük bir bölümü bu melağın altında gelir elde ediyor. 2023 yılında Almanya'da 18 yaş altı çocuklar için yoksulluk riski oranı yüzde 20,7 idi; 65 yaş üstü yaşlıların yüzde 18,1'inin yoksulluk riski altında olduğu değerlendirildi. Göçmenler üzerinde tepişen tekelci burjuvazinin siyasal temsilcileri bu gerçeklere hiç değinmiyorlar.
2https://www.lpb-bw.de/fremdenfeindlichkeit
3https://de.statista.com/infografik/32952/entwicklung-der-anzahl-rechtsmotivierter-straftaten-in-den-bundeslaendern/
5Destatis’in verdiği bu sayı şüphelidir. Çünkü nüfus 83,6 milyon, göçmen olmayanların sayısı 58,686 milyon. Bu verilerden hareketle göçmen kökenlilerin sayısı yaklaşık 21,2 milyon değil, yaklaşık 25 milyondur.
6Destatis, göçmen tanımlamasını şöyle açıklıyor: “Burada kullanılan tanıma göre, bir kişinin kendisi veya her iki ebeveyni 1950'den bu yana günümüz Almanya'sına göç etmişse, o kişinin göç geçmişi vardır.”
7https://www.destatis.de/DE/Themen/Gesellschaft-Umwelt/Bevoelkerung/Migration-Integration/_inhalt.ht
8https://www.destatis.de/DE/Themen/Querschnitt/Demografischer-Wandel/demografie-mitten-im-wandel.html
9https://www.bmwk.de/Redaktion/DE/Dossier/fachkraeftesicherung.html
10https://www.iab-forum.de/iab-monitor-arbeitskraeftebedarf-4-2024-die-zahl-der-offenen-stellen-ist-im-vergleich-zum-vorjahres-quartal-um-rund-ein-zehntel-gesunken/
11https://doku.iab.de/kurzber/2024/kb2024-06.pdf
12https://www.destatis.de/DE/Themen/Arbeit/Arbeitsmarkt/Erwerbstaetigkeit/_inhalt.html
13https://www.n-tv.de/ticker/DIHK-Umfrage-Fachkraeftemangel-das-elementare-Problem-fuer-deutsche-Wirtschaft-article23839117.html 12.01.2023
15ttps://www.spiegel.de/wirtschaft/unternehmen/iab-rekord-bei-zahl-der-offenen-stellen-deutschland-fehlen-2-millionen-arbeitskraefte-a-0641ee50-6354-40d9-9052-130d781da953
16https://mediendienst-integration.de/artikel/diese-branchen-haengen-von-zuwanderung-ab.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder