30 Aralık 2019 Pazartesi

Sermayenin İştahı

Sermayenin İştahı;
Doyumsuz ve Korkunçtur!


Yusuf KÖSE

Türk emperyalist tekelci devletinin iştahı oldukça kabardı. Sermaye birikimi için karşısında doğal ve toplumsal yıkım tanımamamak için çırpınıyor. Bunun en son örneği; “Kanal İstanbul Projesi”dir. Emperyalist iştahının kabardığı diğer bir nokta ise Libya’dır. Ve elbette bir de Doğu Akdeniz meselesi var.

Kanal İstanbul Projesi”

Proje haliyle doğanın tam da kalbine saplanan bir paslı bıçak gibi duruyor. Sadece doğanın kalbine değil, İstanbul ve çevresinde yaşayanların kalbine de saplanan sermayenin kanlı hançeri olacaktır. 
 
Kapitalist kitlelerin istemlerine göre değil, kendi çıkarına göre hareket eder ve etmek ister. Amaç; nereden, nasıl olursa olsun sermayenin büyümesidir. Toprağın ve işçinin bitesiye ve ölesiye soyulması, doğanın katliamı, ekolojik dengenin geriye dönüşümsüz bozulması vb. gibi eylemlerle sermaye büyorsa – ki böyle büyüyor-, bunlardan kaçınmadı ve kaçınamaz. Katliamlarının üstüne yeni ve daha büyük katliamlar yapmaktan çekinmez. Bu onun varlık nedenidir. Çünkü sermayenin iştahının doyum sınırı yoktur. 

Sermayeye evreni de versen doymaz. Sermaye doyduğu anda kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar. Ama onun karakteri doyumsuz olduğu için, işçi sınıfının ona dur demesi gerekiyor.

Türk tekelci burjuvazisi’nin “Kanal İstanbul Projesi” için “ağızı sulanıyor” dense, yalan olmaz. Az buz değil, kaba taslak yüz milyar ABD Doları’na yakın bir sermayeden söz ediliyor. En büyüğünden en küçüğüne kadar bütün tekeller, bu proje gerçekleşirse bize ne düşer diye, leş kargaları gibi beklemeye girmiş durumdadırlar. Beklemekten de öte, bunun gerçekleşmesi için yoğun çaba da harcadıkları kesindir. Aynı zamanda en büyük payı almak için de kıyasıya bir biriyle yarışıyorlardır. Tabi ki, bu proje gerçekleşirse, en büyük pay yine hükümete en fazla destek verenler alacaktır. Ancak bu denli büyük bir projeden herkese bir pay mutlaka düşer ya da öyle ayarlayacaklardır.

Ne var ki, sorun niyetlenmekle olmuyor. Kapitalizmin kendi nesnel gerçeklikleri de var. Kapitalizm demek sermaye demek ve sermayenin iktidarı demektir. Türk tekelci devlet kapitalizmin sermaye gücü, daha büyük bir emperyalist devlet ya da tekellerden kredi desteği almadan bunu gerçekleştirmelerinin olasılığı yoktur. Erdoğan’nın “ yap-işlet” ya da “milli bütçemizle yaparız” demesi, şimdilik boş. Özellikle “milli” olanı bütünüyle yalan ve hamasi bir propaganda. “Yap-işlet” olabilir. Bu da yine bir emperyalist devletin desteği ile olabilir. Adı sıkça öne çıkan Çin sosyal emperyalizmi bu fırsatı kaçırmak istemeyebilir. Ancak, onlarında Türk devletinden isteyecekleri bedeller olacaktır. Emperyalist sermaye hiç bir zaman “hayır işi” için gelmez. Hiç bir sermaye hayır işi için sermaye harcamaz. Ancak, kaz gelecek yere tavuk bağışlayabilir.

Faşist Erdoğan hükümeti’nin bu projeyi hayata geçirmek istediği açık. Ancak, sermaye bulamazsa seçim yatırımı olarak kazma vurma “açılışı” yapabilirler. Geçmişte hocası Erbakan’ın yaptığı gibi. “Kanal İstanbul” ve “milli araba” projeleri, birazda seçim yatırımlarına benziyor. Gerçekten istemediklerinden değil, istiyorlar, ancak her ikisi de büyük sermaye gerektiren yatırımlardır ve şu anda ciddi bir ekonomik kriz içinde olan Türk tekelci devlet kapitalizminin boyunu oldukça aşıyor.

Kapitalistin mantığını belirleyen sermayedir. Kapitalist normal bir insan gibi düşünemez. Onun mantığını belirleyen kapitalist sistemin işleyiş biçimidir. Zaten kapitalist normal bir insan gibi düşünebilseydi, kapitalizm diye bir şey olmazdı. Kapitalizmin ahlakı ve vijdanı kanlıdır. Başkasının malını (işçinin emeğini) çalarak varolan bir sistem ve sahiplerinden toplumun genel çıkarlarını düşünmesi beklenemez.

Üretimin sınırlarını –der Marx- kapitalistin karı belirler, asla üreticilerin gereksinimleri değil.” 
 
Sermaye çalışanların emeğine (artı-değer) zorla el koyarak sermaye olmuştur ve çalışanların refahını değil, kendi karının katlanmasını düşünür ve ona göre hareket eder. Doğanın ekolojik dengesinin bozulması onu hiç ilgilendirmez. Ve hatta ekolojik dengenin bozulmasıyla kendisinin de yok olacağını bilse dahi, yine de o eylemi yapmaktan çekinmez.

Bu katliamın durdurulmasının tek bir yolu var: sermayenin bu kanlı saldırısına karşı, kitlelerin top yekün direnişe geçmesidir. 30.12.2019

Yeni yılda, işçi sınıfı ve emekçilerin, kapitalizmin tüm yıkımlarına karşı birleşerek; kapitalist sömürüye, dünya çapında gelişme eğilimi içinde olan faşizme ve emperyalist savaş tehlikesine karşı sınıf mücadelelerini geliştirmeleri dileğiyle...


22 Aralık 2019 Pazar

Gök Kubbenin Altında Kaos Var


Bağdat


Gök Kubbenin Altında Kaos Var”1



Yusuf KÖSE


I
2019 yılını geride bırakırken, dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeleri, kısaca şöyle özetleyebiliriz:2
 
  1. Emperyalistler arası çelişme keskinleşmiştir. Derinleşme eğilimi içindeki bu bunalımın her an silahlı bir emperyalist paylaşım savaşına dönüşme ihtimalini güçlü bir şekilde içinde barındırmaktadır. 
     
  2. Baş haydut ABD emperyalizminin gerileme sürecine girdiği , yeni ve daha tehlikeli bir emperyalist haydut olarak Çin tekelci burjuvazisinin öne çıkmaktadır.

  3. Kapitalizmin genel bunalımının yanı sıra, emperyalist kapitalist sistem ekonomik ve siyasi krizi derinleşmektedir.

  4. Başta büyük emperyalist devletler olmak üzere bütün dünyada burjuva devletleri silahlanma yarışı içine girmiştir.

  5. Bir avuç tekelci burjuvazi ile yoksullar arasındaki gelir farkının tarihteki en yüksek noktasına ulaşmıştır. Bu aynı zamanda çok yönlü toplumsal çürümeyi beraberinde getirmektedir.

  6. Aşırı üretim ve aşırı sömürünün, dünyanın ekolojik dengesini bozduğu ve geri dönüşümsüz bir iklim krizi yarattığı,

  7. Derinleşen krize koşut olarak, emperyalist devletler arasında varılan anlaşmayla oluşturulmuş uluslararası kurumların, anlaşmaların iflası ve devre dışı bırakılması,

  8. Irkçı-faşist eğilimlerin güçlendirilmesi ve iktidara getirilmesi,

  9. Burjuvazinin burjuva demokrasisiyle bütün bağlarını koparma eğilimi içine girmesine koşut olarak, ırkçılığın ve iç faşistleşmenin burjuva demokrasisinin yerine geçirilmesi,
  10. Emperyalist burjuvazinin işçi ve emekçilerin bütün eylemlerini, direnişlerini, hak arayışlarını “terörizmle mücadele” kapsamı içine alarak, işçi sınıfını kriminalize etme politikasını hayata geçirmesi ve işçi sınıfı içinde kutuplaştırıcı politika izlemesi,

  11. Burjuvazinin toplumsal kutuplaştırmaları artırıcı politikaları yoğunlaştırmaları,

  12. Bütün bu nesnel olgular, burjuvazinin “politik ve zihinsel iflasını” (Engels) gerçekleştirdiği gibi, ekonomik iflasını da gerçekleştirdiğinin göstergesidir. Engels’in zamanında her on yılda bir ekonomik iflasa sürüklenen kapitalizm, ekonomik iflasların aralarındaki süre günümüzde daha da kısalmıştır.


II
İşçi sınıfının gücü;
Kapitalizmin Kendine Vurduğu Zincirleri Parçalamaktadır

Birinci bölümde, kapitalist-emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumu özetledik. Şimdi de İşçi sınıfı ve emekçilerin durumunu özetleyelim:

Kapitalizmin artık rahat yüzü görmeyeceği; gelişen ve devrimcileşen, burjuva devletin kolluk güçleriyle çatışmayı göze alan kitlelerin devrimci dinamizminden anlaşılmaktadır. 
 
Üretim araçlarının büyük gücü, kapitalist üretim tarzının kendisine vurduğu zincirleri parçalamaktadır.” 3

Engels, büyük bir öngörü ve bilimsel bakış açısıyla bunu söylerken yanılmıyordu. Kapitalizmin bu zincirleri, 1917 Rusya’sında ve daha sonra ise Çin ve bir çok ülkede proletarya önderliğindeki devrimlerle parçalandı. Zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyi olmayan işçi sınıfı, burjuva iktidarlarını yerle bir edip kendi iktidarlarını kurdu.
  1. Son altı ay içinde dünyanın dört bir yanında 40 aşkın ülkede büyük kitle direnişleri gerçekleşmiştir ve bunların bir çoğu devam etmektedir.

  2. Kitle hareketlerinin kısa süreli değil uzun süreli bir direniş eğilimi içinde olması,

  3. Kitle hareketlerinin genel eğilimi, kapitalizmin kendilerine dayattığı ekonomik ve politik koşulları reddetmeleri ve bunlara karşı koymaları,

  4. Kitle hareketlerinin güçlü anti-kapitalist bir eğlim taşıması,

  5. Kitle hareketleri barışçıl bir şekilde başlamasına karşın, burjuvazinin saldırıları karşısında direniş göstermeleri, devletlerin gerici-faşist saldırılarına karşı sokakları savaş alanlarına çevirme dinamizmine sahip olması,

  6. Kitle hareketlerinin uluslararası bir hal alması. Yani, bir ülkede başlayan hareketin diğer ülkelerede sıçrama kapasitesine sahip olması. Bu direnişlerin, ulusallıktan çıkıp enternasyonal direnişe dönüşebilirliğini göstermektedir. Ve özellikle son 20 yıl içinde bu olgu daha da yaygınlaşmış ve görünür hale gelmiştir. Ve bu yıllar, tarihin en yaygın geniş katılımlı kitle gösterilerine ve direnişlerine tanıklık etmiştir. Bu kapitalizmin çürümüşlüğüyle doğru orantılı bir gelişmedir.

  7. Kitle gösteri ve direnişlerin en önlerinde, ezilenlerin ezileni kadınların daha bir görünür hale gelmesi,

  8. Brezilya-Brezil

    Kitle hareketlerine damgasını vuran sınıfın işçi sınıfı olması. Bazı küçük burjuva reformistleri ve burjuva liberalleri “orta sınıf”, “prekarya” vb. gibi adlandırmalara giderek, işçi sınıfının rolünü inkara yönelmektedirler. 
     
  9. Kitlelerde çevre duyarlılığının artmış olması ve çevre konusunda gençlik ve işçi sınıfının elele vermesi ve bu direnişlerin güçlü bir anti-kapitalist eğilim taşıması, 
     
  10. Kendiliğinden kitle hareketlerinin kitleleri politize edici ve sınıf bilincini geliştirici olması ve kitlelerin devrim yapmayı öğrenmesini de beraberinde getirmesi,

  11. Kitle hareketlerinin ve genel direniş hareketlerinin komünist önderlikten yoksun oluşları, kitle hareketlerinin en zayıf yönünü oluşturmaktadır. Ve bu aynı zamanda uluslararası alanda kapitalist-emperyalist sisteme karşı verilen mücadelenin başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engeldir.



Sonuç olarak: Birinci ve ikinci bölümde sıralanan veriler:

  1. Kapitalizmin sürdürülemez oluşunun ve üretici güçlerdeki gelişmişlik düzeyinin kapitalizmin miadının çoktan doldurduğunu,

  2. Ve toplumsallaşan devasa üretim karşısında, üretim araçları üzerindeki bir avuç azınlığın bireysel mülkiyetinin ortadan kalkmasını ortaya koymaktadır. 
     
  3. Üretici güçlerin bugünkü devrimci gelişmişliğinin devasa boyutuyla kapitalist üretim tarzı keskin bir çatışma içine girmiştir.

  4. Ve kapitalist üretim tarzı artık, bu üretici güçlere toplumsal cevap verebilecek durumdan çıkmıştır.

  5. Dünya devrimci bir krize gebedir.

  6. Gök kubbenin altındaki kaos”; sosyalizmin bütün koşullarının oluştuğunun nesnel ve politik verilerini önümüze net olarak koymaktadır. “Koşulları mükemmel” yapmayan komünist önderliğin eksikliğidir.

  7. Beklenen; sınıf bilinci kuşanmış proletarya önderliğinde kitlelerin silahlı devrimci kalkışmayla üretici güçlerin önünde engel olan kapitalizmi yıkıp yerine, komünizme giden yolda sosyalizmi kurmasıdır.

  8. Toplumsal diyalektiğin bu tarihsel süreci gerçekleşecektir. Bu gelişmenin önünde; her yönüyle çürümüş kapitalizm, onun kokuşmuş değerleri, silahlı devlet kurumları ve yozlaşmış bürokrasisi duramaz. 22.12.2019

***

1 Mao Zedung
2 Burada özetlediklerim, son bir yıldır bu köşede yazdıklarımın da genel bir özetidir.

3 Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm