17 Nisan 2022 Pazar

Leninist Emperyalizm Tanımının Bulanıklaştırılması


 


Leninist Emperyalizm Tanımının Bulanıklaştırılması

Yusuf Köse

Rusya’nın 24 Şubat (2022)’da Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte, emperyalizm üzerine tartışmalarda sıklaştı. Ve kendini solcu olarak adlandıran bir kısım siyasi hareket ve bazı yazarlar, Rusya’nın emperyalist olmadığını, ama emperyalist amaç güden işgalci bir güç olarak değerlendirdi. Bazıları ise, “anti-emperyalist cephede” değerlendirmeye devam ediyorlar.

Sol Parti (eski adı ÖDP) yöneticilerinden Hayri Kozanoğlu’nun “Rusya Emperyalist mi” başlıklı iki bölümlük makalesi yayınlandı. Kozanoğlu, sonuçta Rusya’nın emperyalist olmadığı sonucunu çıkarmış.1

Revizyonist Alman Komünist Partisi (DKP), savaş öncesinden de Rusya ve Çin’i “anti-emperyalist” saflarda yer alan “dost güçler” olarak değerlendiriyordu. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla beraber bu görüşlerini değiştirmiş değildir.

Troçkist DİP’in genel başkanı Sungur Savran’da “Gerçek Gazatesi”inde ki röportajında, Rusya’yı emperyalist olarak değerlendirmediğini söylüyor. Savran, Rusya’ya “bölgesel” emperyalist olarak adlandıranları da eleştirdiği gibi, “emperyalist olanla emperyalist olmayan karşı karşıya gelince kategorik olarak emperyalizmin ikirciksiz olarak karşısında durmayan, sosyal demokrasinin savaş politikasını benimsemiş demektir” diyerek, NATO’ya karşı Rusya’nın yanında yer almayı savunuyor. Stalin’i karşı-devrimci cephede gören troçkistlerden bazıları, Rus tekelci burjuvazisinin temsilcisi “modern Çar” Putin’i “dost” görmeleri de troçkizmin kaypaklığı ile uyum içindedir.

Politika Gazetesi (Bir Ekmek Bir Politika) yazarları ve TKP (1920)’nin çizgisi de Rsuya’yı emperyalist görmeyen ve bu gazetenin yazarlarından Murat Çakır’ın dediği gibi, “NATO’nun Rusya ve Çin’i sıkıştırmalarına, kuşatmalarına karşı çıkmayı” komünistlerin “.. gerçek sınıfsal ve devrimci duruş”u olarak ileri sürmektedir.

Sevgili Ziya Ulusoy’da, Özgür Politika Gazetesi’nde, “Rusya emperyalist değil mi?” başlıklı (1 Nisan 2022) makalesinde, Rusya’ın “askeri emperyalist bir ülke olduğu” sonucuna varıyor.

Şu kadarını söyleyebilirim ki, Türkiye’de radikal solun büyük bir bölümü emperyalist Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı işgal savaşına karşı doğru bir tavır aldı. Bu, çeşitli milliyetlerden Türkiye ve Kuzey Kürdistan işçi sınıfı ve emekçileri için olumlu bir gelişmedir. Liberal burjuva kesimin Rusya’nın karşısında ABD ve Batı emperyalist cephesinin savaş örgütü NATO’nun yanında yer almaları ise, kendi sınıf duruşlarıyla uyum içindedir.

ML olmayan kesimlerin emperyalizm tanımı da kendi dünya görüşleriyle doğru orantılı olarak şekillenmektedir. Kendini her marksist-leninist ilan edenlerin böyle olmadığını en azından son 150 yıldır görüyoruz, biliyoruz ve yaşıyoruz. H.Kozanoğulu (HK), da “Leninist emperyalizm” analizini esas aldığını ileri sürüyor.

HK, Rusya’nın, sermaye ihracını, ekonomik durumunu, borçlarını, üretimi ve bu ülkeye yatırılan dış sermaye tutarlarını doğru olarak (UNCTAD, World Investment Report 2021) veriyor. Bu konuda herhangi bir sorun yok. Sorun bu verilerin değerlendirilmesinde yatıyor.

Ancak, HK, uluslararası tekel sayısını 100 ile sınırlıyor. Ve Rusya’nın dünyanın en büyük ilk yüz tekeli arasında Rus tekellerinin olmadığını, sadece ilk büyük 100 banka arasında tek bir Rus bankasının olduğunu, bu nedenle de uluslararası sermaye yatırım ve üretim alanında önemli bir “ağırlığı” olmadığın sonucuna varıyor ve bundan hareketle de Rusya’nın “emperyalist” olamayacağı düşüncesi kendisinde hakim oluyor.

Oysa Lenin, yüzbeş yıl önce şöyle demişti:

..., İsviçre’de dahil olmak üzere tüm uygar ülkelerde emperyalist kapitalizme dönüşmüş olan kapitalizmdir.“ yani, daha o dönemde, sadece ingiltere, ABD, Fransa, Japonya ve Almanya değil, İsviçre gibi ülkeleri de emperyalist olarak değerlendiriyordu. Lenin’in “uygar ülkeler” dediği, kapitalizmin geliştiği ve tekelleşemenin olduğu ülkelerdi. Ekonomik büyüklük açısından dünyanın en büyük 11. ekonomisi (2021) olan günümüz Rusyası, Lenin’in sözünü ettiği “uygar ülkeler” dışında mı? Yurt dışı sermaye ihracının toplamı 379 (2020) milyar ABD dolarını aşan bir ülke nasıl emperyalist olamaz? Rusya emperyalist değilse, net sermaye ithalatçısı ABD’de “emperyalist” olabilir mi? Bilindiği gibi, ABD, sermaye ihracatından çok sermaye ithalatçısıdır.

Hala bazı kesimler, bir elin parmak sayısını geçmeyen, bilinen, eski klasik emperyalist ülkelerin dışında yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkamayacağı görüşündeler. Bu da kapitalizmin gelişmesine, tekelleşmesine ve emperyalizmin eşitsiz gelişme yasasına ters bir duruş ve anlayıştır. 

Dünya kapitalizmin muzzam derecede geliştiği, “kapitalizmin kendi süretinde bir dünya yarattığı” (Marx) bir koşulda; ve yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla, paylaşılmış emperyalist pazarlardan yeni pay istiyenlerin silaha sarıldığı ve bu nedenle emperyalist dünya savaşının ayak seslerinin her geçen gün yaklaştığı ve kaçınılmaz bir hal aldığı ortamda, emperyalist cepheyi yüzyıl öncesi emperyalist ülkeleriyle sınırlayanların yeni gelişmeleri anlamaları da zorlaşıyor.

Çünkü, onlar, kapitalist üretimin muzzam gelişimini ve emperyalizmin eşitsiz gelişimini dondurmuş durumdalar. Diyalektik materyalizmden sıkça söz edenlerin bu sözlerinin içinin boşluğu ise, liberal burjuva düşüncelere hayat veriyor.

Emperyalizm Nedir?

Marksist-Leninist ve Maoistler için emperyalizm tanımı, Lenin’in geliştirdiği tanımlamadır. Lenin, bu tanımlamayı yaparken Marksist dünya görüşünden hareketle yapmış ve geliştirmiştir. Kapitalist emperyalist dünya sistemi içindeki gelişmeler ise Lenin’in doğrulamaya devam etmektedir.

Lenin emperyalizm tanımı, reformist, revizyonist ve bir çok küçük burjuva oportünist akımlar tarafından çarpıtılmış ve revize edilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu revizeler, emperyalist dünya sistemi içindeki gelişmeleri diyalektik materyalist temelde ele alma yerine, burjuva dünya görüşüne yakın, işçi sınıfının dünya görüşüne ters yönde olmuştur ve olmaktadır. Emperyalist dünya sistemi içindeki gelişmeler elbette 100 yıl önce Lenin analiz ettiği haliyle kalmamış, gelişmeler göstermiştir. Ne varki, Lenin emperyalist tanımlama ilkeleri temelindeki diyalektik bir gelişmedir.

Ben, bu konuda bir çok araştırma ve makalelerim yayınlandı ve ayrıca “Emperyalist Türkiye” adıyla, 400 sayfaya yakın, Mayıs ayı içinde (El Yayınları) çıkacak kitabımda bu konular daha geniş olarak ele alındığı için, bu konuyu yeniden burada tartışmak benim için fazladan bir tekrar olacaktır. Ancak, aşağıda, aktardığım Lenin’den alıntılar, bu konuda tartışmak isteyenlere yardımcı olacaktır.

Lenin, emperyalizmi, “kapitalizmin en yüksek aşaması”2 olarak tanımlar ve elbette salt bununla yetinmez. Aşağıda, Lenin’in emperyalizm üzerine söylediği sözleri buraya alalım.


Emperyalizmin oluşması

Kapitalizm yasalarından emperyalizmi doğar

Sömürgecilik politikası ve emperyalizm, (Kautsky ve diğer mankafaların savunduğu gibi) kapitalizmin sıhhatsiz ama iyileştirilebilir urları değil, aksine kapitalizmin temellerinin kaçınılmaz sonucudur. (İtalya’da Emperyalizm ve Sosyalizm, 1915, Lenin, Eserler, cilt, 21, s.362)

Serbest rekabetin yerini tekellerin alması

Serbest ticaretin ve serbest rekabetin yerine, tekeller oluşturma ve sermaye yatırımına uygun olan ve hammadde kaynaklarını sağlayan bölgeleri vb. ele geçirme gayreti geçmiştir. Feodalizme karşı mücadele döneminde ulusların kurtarıcısı olan kapitalizm, emperyalizm çağında, ulusların en büyük ezeni haline dönüştü. (Ssosyalizm ve Savaş, Temmuz-Ağustos 1915, Lenin, Eserler, 21. cilt, s.302)

Tekelleşmenin başlıca tipleri

İncelediğimiz dönemin ayırt edici özelliği olan tekellerin dört bellibaşlı tipine ya da tekelci kapitalizmin bellibaşlı dört belirtisine özellikle değinmemiz gerekir.

Birincisi: Tekel, çok yüksek bir gelişme aşamasına ulaşmış üretimin yoğunlaşmasından doğmuştur. Kapitalistlerin tekelci birlikleri şunlardır: karteller, sendikalar ve tröstler.

İkincisi: Tekeller, (…) en önemli hammadde kaynaklarına elkonmasına yol açmıştır. (…)

Üçüncüsü: Tekel bankalardan çıkmıştır. Eskiden mütevazı birer aracı olan bankalar, bugün mali-sermaye tekellerine dönüşmüşlerdir. (…) Malioligarşi, bu tekelin en çarpıcı tezahürüdür.

Dördüncüsü: Mali-sermaye, sömürge politikasının bir sürü “eski” dürtüsüne, hammadde kaynakları, sermaye ihracı, “nüfuz bölgeleri” için mücadeleyi de eklemiştir.

(Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/ Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.124-125)

Kapitalist üretimin artan hızla dünya çapında yayılması

Avrupa halkları – hiç değilse onların çoğunluğu – ile sömürgeler arasındaki ekonomik fark, önceleri şuydu: sömürgeler, mal değiş tokuşuna dahil edilmiş, fakat kapitalist üretimin dışında tutulmuştu. Emperyalizm, bu konuda bir değişim meydana getirmiştir. Emperyalizm, sermaye ihracını da gerçekleştirmiştir. Kapitalist üretim, devamlı artan hızla sömürgelere de nakledilmektedir. (kendi Kaderini Tayin Hakkı İle İlgili Tartışma Sonuçları, Temmuz 1916’da yazılmıştır, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.344/345)

Emperyalizmin tanımı

Tekelci, asalak ve can çekişen kapitalizm olarak emperyalizm

Emperyalizm, kapitalizmin özel bir tarihi aşamasıdır. Onun özelliğinin üç öğesi vardır. Emperyalizm:

1. tekelci kapitalizmdir;

2.asalak veya çürüyen kapitalizmdir;

3. can çekişen kapitalizmdir. Serbest rekabetin yerini tekelin alması, emperyalizmin ekonomisinin en belirgin yanı ve emperyalizmin özüdür. (Emperyalizm ve Sosyalizmin Bölünmesi, Ekim 1916’da yazılmıştır, Lenin, Eserler, 23. cilt, s.102)

Emperyalizmin tanımı; kavramların esnekliği

Emperyalizmin olanaklı en kısa tanımını yapmak gerekseydi, emperyalizmin kapitalizmin tekelci aşaması olduğunu saptamalıyız. (…)

Ne var ki, çok kısa tanımlar, en önemli olanı özetledikleri için münasip olsa da, tanımlanacak görüngünün esas yanları buradan çıkarsanmaya başlandığında yetersiz kalır. Bu nedenle – bütün tanımlamaların, gelişmesini tamamlamış bir görüngünün bütün bağlamlarını kapsayamadığından ötürü, ancak bazı kayıt ve şartlarla geçerli ve göreli bir önem taşıdığını unutmadan – emperyalizmin aşağıdaki beş temel özelliğini kapsayan bir tanımını yapmak zorundayız:

  1. üretimin ve sermayenin yoğunlaşması, ekonomik yaşamda tayin edici rol oynayan tekelleri yaratacak kadar bir seviyeye ulaşmıştır;

  2. banka sermayesi sanayi sermayesiyle iç içe geçmiş ve bu “mali-sermaye” temelinde bir mali-oligarşi oluşmuştur;

  3. sermaye ihracı, mal ihracından çok, özel bir önem kazanmıştır;

(4) dünyayı aralarında paylaşan uluslararası tekelci kapitalist birlikler oluşmuştur;

(5) kapitalist büyük güçler tarafından dünya toprakların bölüşülmesi tamamlanmıştır.

(Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Olarak Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.270-271)

Emperyalizmin esas özellikleri

Toplumsal yaşamın tümü üzerinde hakimiyet olarak emperyalizm

Bir tekel, bir kez kurulup milyarları çekip çevirmeye başladı mı, siyasal rejimden ve daha başka “ayrıntı sorunları”ndan bağımsız olarak karşı konmaz biçimde toplumsal yaşamın bütün alanlarına sızacaktır.

(Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, ilkbahar 1916, Sol Yayınları, İstanbul 1978, s.70 – çev.: Cemal Süreya)

Dünyayı paylaşma mücadelesi

O nedenle, kapitalizmi, tekelci kapitalizm aşamasına, mali-sermaye aşamasına geçişinin, dünyanın paylaşılması uğruna mücadelenin şiddetlenmesiyle bağlantılı olması tartışma götürmez bir gerçektir. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/ Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.81)


Emperyalizm, “serbest ticaret” ve “himayecilik”

Almanya’nın İngiliz sömürgeleriyle ticareti, İngiltere’nin aynı sömürgelerle olan ticaretinden daha hızlı gelişmesi, sadece Alman emperyalizminin İngiliz emperyalizmine göre daha genç, daha güçlü, daha örgütlü, daha gelişmiş olduğunu kanıtlar; serbest ticaretin ”üstünlüğü”nü kesinlikle kanıtlamaz. Çünkü söz konusu olan, serbest rekabetin himayecilik ve sömürge bağımlılığına karşı mücadelesi değil, emperyalizme karşı emperyalizmin, tekele karşı tekelin, mali-sermayeye karşı mali-sermayenin mücadelesidir. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Olarak Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.295-296)

Mali-sermayenin özel hareketliliği, esnekliği ve hem ulusal hem uluslararası düzeyde birbiriyle iç içe geçmiş olması

Artık çok hareketli ve esnek, hem ulusal hem de uluslar arası düzeyde birçok bağı olan, somut üretimden kopuk ve çok anonim, çok kolay yoğunlaşmakta ve geçmişte de zaten büyük boyutta yoğunlaşmış olan mali-sermaye dünyanın tipik ‘efendisi’ haline geliyordu; öyle ki, kelimenin tam anlamıyla, birkaç yüz milyarder ve milyoner bütün dünyanın gelişmesinini ellerinde tutmaktadırlar.

(N. Buharin’in „ Dünya Ekonomisi ve Emperyalizm Broşürüne Önsöz, ilk defa 21 Ocak 1927’de yayımlanmıştır, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.103)

Emperyalizm asalak kapitalizmdir

Rantiye devleti, asalak, çürüyen kapitalizmin devletidir; bu olgu, genelde söz konusu ülkelerdeki toplumsal ve politik koşulların bütününe, özelde de işçi hareketinin iki temel eğilimine zorunlulukla yansır. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Olarak Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.283)

Tefeci emperyalizmi

Fransa, ihraç ettiği sermayesini esas olarak Avrupa’ya ve özellikle de Rusya’ya (en az 10 milyar frank) yatırmıştır; söz konusu sermaye, sanayi işletmelerine yatırılan sermaye değil, genelde ödünç sermayedir, devlet tahvilleridir. İngiliz sömürgeci emperyalizminin aksine Fransız emperyalizmi, tefeci emperyalizmi olarak adlandırılabilir. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Olarak Emperyalizm ilkbahar 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.247)

Aşırı birikmiş sermayenin ihracı

Sermaye ihracı zorunluluğu, bazı ülkelerde kapitalizmin “çok olgunlaşmış” olmasından ve sermayenin (tarımın geriliği ve kitlelerin yoksulluğu nedeniyle) “kârlı” bir faaliyet için hareket alanının olmamasından doğmaktadır. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.67)

Kârların arttırılması amacıyla sermaye ihracı

Kapitalizm kapitalizm olarak kaldıkça, sermaye fazlası, halk kitlelerinin yaşam seviyesinin yükseltilmesi için kullanılmaz – bu, kapitalistlerin kârlarında azalma anlamına gelirdi

, kârları artırmak amacıyla dış ülkelere, geri ülkelere sermaye ihraç edilir.

(Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.67)

Mali yatırım biçiminde sermaye ihracı

Bilindiği kadar, emperyalist çıkarlar sadece toprakların ele geçirilmesiyle değil, mali yatırım yapmakla da gerçekleştirilir. Gözünden kaçırmamak gereken kesin gerçektir ki, İsviçre burjuvazisi en az 3 milyar franklık sermayeyi ihraç ederek, geri halkları emperyalist bir biçimde sömürmektedir. İsviçreli banka sermayesinin büyük güçlerin banka sermayesiyle sıkı bağlantılı ve iç içe geçmiş bulunması da kesin bir gerçektir. (Tarafsızlığın Korunması, Ocak 1917’de yazılmıştır, Lenin, Eserler, 23. cilt, s.272)

Kapitalist gelişmenin sermaye ihracı ile genişlemesi

Sermayenin ihraç edildiği ülkelerde, kapitalizmin gelişmesini etkiler, ona müthiş hız kazandırır. Böylece sermaye ihracı, ihracatçı ülkelerdeki gelişmeyi bir parça durdurma eğilimi taşısa da, bunun, bütün dünyadaki kapitalizmi derinlemesine ve genişlemesine geliştirmek pahasına gerçekleştiğini unutmamalı. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Olarak Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.247)

Eşitsiz gelişme, güç kaymasına neden olması

Kapitalistler dünyayı kötülüklerinden değil, yoğunlaşmanın ulaştığı seviye, kâr elde edebilmek için onları bu yola girmeye zorladığı için paylaşıyorlar; ve bu paylaşım, “sermayeye göre”, “güce göre” gerçekleşmektedir – meta üretimi ve kapitalizm sisteminde başka bir paylaşım yöntemi olamaz.

Ne var ki, güç, ekonomik ve siyasi gelişmeyle birlikte değişmektedir. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.78)

Yeni emperyalist ülkelerin oluşması

Kapitalizm, en hızlı, sömürgelerde ve denizaşırı ülkelerde büyümektedir. Bizzat bu ülkeler arasında yeni emperyalist güçler (Japonya) doğmaktadır. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.100)

Uygar ülkelerin tümü emperyalist oluyor

Bunu proletaryadan “bekleyen”, İsviçre değil de, İsviçre’de dahil olmak üzere tüm uygar ülkelerde emperyalist kapitalizme dönüşmüş olan kapitalizmdir. (Greulichs Ulusal Savunmayı Savunması Üzerine On iki Tez, Ocak 1917, Lenin,, Eserler C. 23, sf. 265-266)

Gelişmenin eşitsizliği yasası

Ekonomik ve politik gelişmenin eşitsizliği, kapitalizmin mutlak bir yasasıdır.

(Avrupa Birleşik Devletleri Şiarı Üzerine, 23 Ağustos 1915, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.151)

Emperyalizm, krizlere ve savaşlara neden oluyor

Kapitalist sistemin koşullarında çeşitli ekonomilerin ve çeşitli devletlerin eşit şekilde gelişmesi imkansızdır. Kapitalizmde, bozulan dengenin geçici olarak yeniden kurulması için sanayide krizden, politikada savaştan başka araç yoktur. (Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Hakkında, 23 Ağustos 1915, Lenin, Eserler, 21. cilt, s.344-345)

Emperyalist ittifaklar

Bu nedenle İngiliz papaz takımının ya da Alman “marksisti” Kautsky’nin bayağılık akan küçük-burjuva fantezilerine göre değil de, kapitalist sistemin gerçeklerine göre (…) “inter-emperyalist” ya da “ultra-emperyalist” ittifakları, kaçınılmaz olarak, savaşlar arasındaki dönemlerin “mütarekeleri” olmaktan başka anlam taşımamaktadır. Barışçı ittifaklar, savaşları hazırlar ve savaşlardan doğar; tek ve aynı temel üzerinde, dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin emperyalist bağlantı ve ilişkileri temeli üzerinde barışçı olan ve barışçı olmayan savaşımın almaşık biçimlerini yaratarak, biri ötekini koşullandırır. (Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, ilkbahar 1916, Sol Yayınları, İstanbul 1978, s.144-145 – çev.: Cemal Süreya)

Emperyalizm, her alanda gericiliktir

Emperyalizm, her yere özgürlük değil, hegemonya gayretini götüren mali-sermayenin ve tekellerin çağıdır. Bu eğilimlerin sonucu ise, politik rejim ne olursa olsun, nerede ve hangi alanda olursa olsun gericiliktir, mevcut çelişkilerin bu alanlarda da aşırı ölçüde keskinleşmesidir. (Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, 1916, Lenin, Eserler, 22. cilt, s.302)

Emperyalizmde demokrasi hayali

Genel olarak kapitalizm ve özel olarak emperyalizm demokrasiyi bir hayale dönüştürürken, kapitalizm aynı zamanda kitleler arasında demokrasi arzuları doğurur, demokratik kuruluşları oluşturur, demokrasiyi engelleyen emperyalizm ile demokrasiyi gerçekleştirmek için çaba gösteren kitleler arasındaki antagonizmi keskinleştirir. (Antwort an P. Kijewski (J. Pjatakow), Ağustos-Eylül 1916’da yazılmıştır, Lenin, Eserler, 23. cilt, s.14)

Can çekişen kapitalizm olarak emperyalizm

Büyüme ile çürüme arasındaki diyalektik

Ancak, bu çürüme eğiliminin, kapitalizmin hızlı gelişmesini önleyeceğini sanmak yanlış olur. (…) Genel olarak, kapitalizm, eskiye göre çok daha büyük bir hızla gelişmektedir. Bu gelişme, yalnızca genellikle gitgide daha eşitsiz hale gelmekle kalmayıp gelişme eşitsizliği, sermaye bakımından en zengin ülkelerin (İngiltere) çürümesinde kendini özellikle göstermektedir. (Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, ilkbahar 1916, Sol Yayınları, İstanbul 1978, s.150 – çev.: Cemal Süreya)

Can çekişen ama henüz ölmemiş kapitalizm

Gerçekte emperyalizm temelden değiştirmez ve değiştiremez de. (…) Emperyalizm ölmek üzere olan ama henüz ölmemiş kapitalizmdir. Salt tekeller değil, aksine değiş tokuşun, pazarın, rekabetin, krizlerin yanı sıra tekeller – emperyalizmin esasen en önemli özelliği budur. (Parti Programının Revizyonu İçin Materyaller, Mayıs 1917, Lenin, Seçme Eserler, 6. Cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt_6.pdf, s.112)

Sosyalizmin ön aşaması olarak emperyalizm ve tekelci devlet kapitalizmi

Tekelci devlet kapitalizmi olarak emperyalizm

Tekelci kapitalizm tekelci devlet kapitalizmine dönüşmektedir; bir dizi ülkede durum gereği üretimin ve dağıtımın kamu kuruluşları tarafından düzenlenmesine, bazılarında da genel çalışma zorunluluğu uygulanmaya başlanmıştır.“ Savaş öncesinde tröstler ve sendikalar tekeli vardı, savaş esnasında devlet tekeli var. (Mevcut Duruma ilişkin Karar Üzerine Konuşma, 12 Mayıs 1917, Lenin, Eserler, 24. cilt, s.298)

Devlet sorununun önemi

Devlet sorunu günümüzde gerek teorik bakımdan gerekse pratik-politik bakımdan özel bir önem kazanıyor. Emperyalist savaş, tekelci kapitalizmin tekelci devlet kapitalizmine dönüşme olağanüstü hızlandırıp şiddetlendirdi. Herşeye kadir kapitalist birliklerle durmadan daha sıkı bir biçimde kaynaşan devletin emekçi kitleler üzerindeki boyunduruğu gittikçe korkunçlaşıyor. İleri ülkeler – bu ülkelerin “cephe gerileri”nden sözediyoruz –, işçiler için askeri zindanlara dönüşüyorlar. (Devlet ve Devrim, 1917, İnter Yayınları, İstanbul 1995, s.7 –çev.: Süheyla Kaya)

Emperyalizm ve üretimin toplumsallaşması

Emperyalist aşamasında kapitalizm, üretimin tam toplumsallaşmasına doğru gitmektedir; iradelerine ve bilinçlerine aykırı olarak, kapitalistleri, tam rekabet özgürlüğünden tam toplumsallaşmaya bir geçişi belirleyen yeni bir toplumsal düzene doğru âdeta sürüklemektedir. (Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, ilkbahar 1916, Sol Yayınları, İstanbul 1978, s.32 – çev.: Cemal Süreya)

Sosyalizmin doğrudan ön aşaması olarak emperyalizm

Emperyalist savaş, sosyalist devrimin arifesidir. Bunun sebebi, (…) tekelci devlet kapitalizminin sosyalizmin maddi açıdan bütün yanlarıyla hazırlanışı, sosyalizmin doğrudan ön aşaması olduğudur. Çünkü tarihin ulaştığı bu kademede bu aşama ile sosyalizm adlı aşama arasında hiç bir ara aşama kalmamıştır. (Yaklaşan felaket ve Bununla Nasıl Savaşılır, Eylül-Ekim 1917, Lenin, Eserler, 25. cilt, s.370)

Sosyalizm maddi hazırlanışı

Fakat toplumsal iktisadın sevk ve idare mekanizması burada artık hazır durumdadır. Kapitalistler devrildiğinde, silahlı işçilerin demir yumruğuyla bu sömürücülerin direnişi kırıldığında, modern devletin bürokratik mekanizması parçalandığında – önümüzde “asalaklar”dan kurtarılmış teknik açıdan mükemmel bir mekanizma buluruz, birleşmiş işçiler bu mekanizmayı (…) pekâlâ işletebilirler. (Devlet ve Devrim, 1917, İnter Yayınları, İstanbul 1995, s.65 –çev.: Süheyla Kaya)

Emperyalizm ve oportünizm

Oportünizmin maddi temeli

Emperyalizm, proletaryanın üst katmanlarını satın alma iktisadi olanağı yaratmıştır; bu yolla oportünizmi beslemekte, ona vücut vermekte ve güçlendirmektedir. Ancak genelde emperyalizme, özelde de oportünizme karşı koyan ve çok doğal olarak sosyal-liberal Hobson’un gözünden kaçmış bulunan güçleri unutmamalıyız. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.106)

Oportünizm–sosyal-şovenizm özdeşliği

Kautsky, “silahsızlanma”, “ültra-emperyalizm” vb. saçmalıkları savunan bayağı reformizminin önünü açmak için, emperyalizmin siyasetini emperyalizmin ekonomisinden ayrı tutuyor, siyasetteki tekelciliği ekonomideki tekelcilikten ayrı tutuyor. Bu teorik yalancılığın tek anlam ve amacı, emperyalizmin en derin çelişkilerini örtbas ederek, emperyalizmin müdafileriyle, açık sosyal-şovenist ve oportünistlerle “birlik” teorisini meşrulaştırmaktır. (Emperyalizm ve Sosyalizmin Bölünmesi, Ekim1916’da yazılmıştır, Lenin, Eserler, 23. cilt, s.104)

Oportünizmin tamamlanması olarak sosyal-şovenizm

Bu akım (…) – lafta sosyalizm, pratikte şovenizm –, “sosyalizm önderleri”nin yalnızca “kendi” ulusal burjuvazilerinin değil, aynı zamanda “kendi” devletlerinin de çıkarlarına alçakça, uşakça ayak uydurmalarıyla karakterizedir. (Devlet ve Devrim, 1917, İnter Yayınları, İstanbul 1995, s.7-8 –çev.: Süheyla Kaya)

Oportünizme karşı mücadelenin kesin zorunluluğu

Bu bakımdan, emperyalizme karşı mücadelenin, bu mücadele oportünizme karşı mücadeleyle kopmaz biçimde bağlanmadıkça boş bir sözden ibaret kalacağını bir türlü anlamak istemeyenler, en tehlikeli kimselerdir. (Kapitalizmin En Yüksek Aşaması – Emperyalizm, ilkbahar 1916, Lenin, Seçme Eserler, 5. cilt, http://kutuphane.halkcephesi.net/

Lenin/secme%20eserler/Secme_Eserler_Cilt-5.pdf, s.121-122)

Emperyalizm ve sosyalistlerin görevleri

Kendi kaderini tayin hakkını tanınma

Emperyalizm, dünya uluslarının bir avuç “büyük” güç tarafından ezilmesinin durmaksızın arttığı bir çağdır. Bu nedenle, ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanımaksızın emperyalizme karşı sosyalist enternasyonal devrim kavgasını vermek imkansızdır. “Başka ulusu ezen bir ulus özgür olamaz” (Marx ve Engels). Kendi ulusunun başka uluslar üzerindeki en küçük baskısına izin veren hiçbir proleter, sosyalist bir proleter olamaz. (Sosyalizm ve Savaş, Temmuz-Ağustos 1915’te yazılmıştır; Sosyalizm ve Savaş (Derleme), Evrensel Basım Yayın, İstanbul, s.30)

Her türlü şovenizmi ilkesel olarak reddetme

Dolayısıyla bizim çağımızda ulusların kendi kaderini tayin hakkı sorununun en önemli konusu, ezen ulusların sosyalistlerin takındıkları tutumdur. İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ya da başka bir ezen ülkenin mesnubu olan ve ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkını (yani ayrılma özgürlüğünü) tanımayan ve savunmayan her sosyalist, gerçekte sosyalist değil şovenisttir. (Barış Sorunu, Temmuz-Ağustos 1915’te yazılmıştır, Lenin, Eserler, 21. cilt, s.292)

Özgürlük ve demokrasi mücadelesinin önemi

Siyasi özgürlük olmadıkça, ne çağdaş burjuva toplumunda üretici güçlerin tam olarak gelişmesi ne kapsamlı, açık ve serbest sınıf mücadelesi ne de proleter kitlelerinin siyasi aydınlatılması, eğitilmesi ve sıkı birleştirilmesi düşünülebilir. Dolayısıyla sınıf bilincine sahip proletarya her durumda, tam siyasi özgürlük için, demokratik devrim için azimli mücadele verme görevini üstlenir. (Devrimci Paroletaryanın Demokratik Görevleri, 17 Haziran 1905, Lenin, Eserler, 8. cilt, s.513)

Kitleleri hayallerinden kurtarma

Tabii ki emperyalizmi devirme mücadelesi güç bir iştir ama, kitleler bu güç mücadelenin gerekliliği hakkında gerçeği bilmelidir. Kitleler barışın emperyalizmi ortadan kaldırmaksızın sağlanabileceği ümidiyle uyutulmamalıdır. (Uluslararası Sosyalist Komisyon, Eylül 1915, Lenin, Eserler, 21. cilt, s.380)

Proleter enternasyonalizm (I)

Küçük-burjuva milliyetçilik, enternasyonalizmin ulusların eşitliğinin tanımaktan başka bir şey olmadığını ileri sürüp, (böylesi bir tanımanın sadece boş laf olduğunu bir yana bırakırsak) milli bencilliğe dokunmaz. Oysa proleter enternasyonalizm, – bir –, her ülkede yürütülen proleter mücadelenin çıkarlarının dünya çapındaki proleter mücadelenin çıkarlarına tabi tutulmasını, – iki – burjuvaziye karşı zafer kazanan ulusun uluslararası sermayenin devrilmesi için ulusal düzeyde en büyük fedakarlık göstermesini ister. (Ulusal sorun ve Sömürgeler Sorunu Üzerine Tezlerin Ön Taslağı, Haziran 1920’de yayımlanmıştır, Lenin, Eserler, 31. cilt, s.136-137)

Proleter enternasyonalizm

Enternasyonalizm, kendi sosyal-şovenistlerle (yani vatan savunucularıyla) ve kendi emperyalist hükümetle bağları kopmak demek, bu hükümete karşı devrimci mücadele vermek demek, onu devirmek demek, – uluslararası işçi hareketinin gelişmesi için yararlı olduğu takdirde – ulusal düzeyde (Brest barış antlaşmasını tanımak dahi!) en büyük fedakarlık göstermek demektir. (proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, Ekim 1918, Lenin, Eserler, 28. cilt, s.101)

***




1 Hayri Kozanoğlu, „Rusya emepryalist mi? 1-2, BirGün, 9 Mart ve 15 Mart 2022.

2 Ben, bu makaledeki Lenin’den alıntıları, Türkçe önsözünü benim yazdığım, Stefan Engel’in el yayınları tarafından yayınlanan “Yeni emperyalist ülkelerin ortaya Çıkışı Üzerine” kitabının ekler bölümündeki, “V.İ.Lenin’in Eserlerinden ‘Yeni Emperyalist Ülkeler” Konusuna İlişkin Önemli Alıntılar” aldım.