18 Mart 2018 Pazar

Emperyalist Zincirin Halkaları





Emperyalist Büyük Savaşa Doğru-3



Emperyalist Zincirin Halkaları


Yusuf KÖSE

ABD burjuvazisi, 18 Aralık 2017’de Trump’a okutturduğu „Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi‘nde–UGSB- “ birinci düşman olarak Çin devleti görülüyor. ABD’nin Asya’daki çıkarları için Çin büyük bir tehlike sayılıyor. Tabi, açıklanan UGSB’nin içinde Rusya ve İran’da var. Bu ayrı bir konu olduğu için geçiyoruz.

Büyük emperyalist devletlerin açıklamaları içinde „öncelikle barış“a yer verdiklerini ve bütün dertlerinin „dünya barışını korumak“  olduğunun altını çizerek bıktırıcı bir şekilde tekrarlarlar. Ancak, bunun tersini yaparlar ve savaşı geliştirmekten ve körüklemekten başka bir şey de yapmazlar. Çünkü emperyalist sermayenin büyüme karakteri, yağma savaşını yaygınlaştırıcı ve geliştirici bir özellik taşır. Sermaye, barışı değil savaşı sever. Bu durumu, insanlık günlük olarak fazlasıyla yaşıyor.

ABD emperyalizmi, Çin’i haklı olarak en büyük rakibi görmesine karşın en büyük ticari ilişkileri de yine bir numaralı „düşmanım“ dediği bu ülke ile olmaktadır. Sermaye sermayeyi çeker. Gelişmiş emperyalist ülkelerin ticari ilişkileri birinci derecede birbirleriyledir.

ABD’nin GSMH’ı 18,6 trilyon ABD doları kadar. Çin’in ise dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak GSMH’ı 11 trilyon ABD doları kadar. ABD’nin ihracatı 1,42 trilyon ABD doları, ithalatı ise 2 trilyon 21 milyar ABD doları kadar. 1 ABD, Çin’e 115 milyar dolarlık ihracat yaparken, Çin’den ise 385 milyar dolarlık ithalat yapmaktadır. Yani, ithalatının en büyük payını (en büyük rakibim dediği) Çin’den yapmaktadır. Bu toplam ithalatının %20 kadarıdır. Diğer ülkelerin payı ise bunun yarısı kadardır. Çinden sonra ABD’ye en fazla ihracat yapanların başında Meksika (302milyar $), Kanada (296 milyar$), Japonya (130 milyar $), Almanya (118 milyar$). 
 
Çin’in ekonomik verileri ise kısaca şöyledir:

Çin’in GSMH’ı 11,2 trilyon ABD doları kadardır. İthalatı 1,32 trilyon $, ihracatı ise 2,06 trilyon $. Çin’in ihracattaki en büyük birinci ortağı ABD’dir. 385 milyar $. Sırasıyla, Hong Kong (287 milyar $), Japonya (129 milyar $), Güney Kore (93,7 milyar $), Almanya (65,2 milyar $).
Çin’in ithalatındaki en büyük payı olan ülkeler sırasıyla şöyle: Hong Kong’tan ( 285 milyar $), Güney Kore (124 milyar $), ABD (115 milyar $), Japonya (113 milyar $), Almanya (85,4 milyar $).

Çin, net 736 milyar ABD doları ticaret fazlası verirken, ABD net 783 milyar ABD doları kadar ticaret açığı vermektedir.

İthalat ve ihracatın en büyüğü emperyalist ülkelerin birbirleri arasında olmaktadır. Küçük paylar ise geri kalan ülkelerin ekonomik büyüklüklerine göre pay almaktadır.

ABD istese de Çin ile ticaretini kesemez ve kesemiyor. Çünkü emperyalist ekonomiler birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanmıştır. ABD, Çin’i ne denli “büyük rakip-düşman” olarak görürse görsün, ithalatının en büyüğünü Çin’le yapmak durumundadır. Çünkü, ABD sermayesi, Çin’in ucuz emtiasına gereksinimi vardır ve onların iç pazara gelmesiyle kendi sermayesini büyütmektedir. Ayrıca ABD’li tekeller Çin’de yatırım yapmak ve ordaki sermayeden kar elde etmeyi “ulusal onurla” karıştırmazlar. Onların ulusal onurunun derecesini belirleyen sermayenin kar oranıdır. Örneğin, sadece 2016 yılı verileri Çin’deki ABD’li tekellerin 36,2 milyar ABD doları kar elde ettiklerini göstermektedir.2

Dünyanın en büyük yatırım sermayesini ABD çekmektedir. 18 trilyon ABD dolarlık bir iç pazarın dönmesi için daha büyük sermaye yatırımlarına gereksinimi vardır ve en büyük emperyalist ülkelerin en fazla yatırım yaptıkları yerlerin başında ABD gelmektedir.

Örneğin, Çin’in 2016 yılında ABD’deki doğrudan sermaye yatırımının tutarı 30 milyar ABD doları kadardır. Bu bir önceki yıla oranla iki katına çıkmıştır. Ve ABD’de Çin’li şirket sayısı 1900’ün üzerinde ve burada tam zamanlı çalışanların sayısı 90 binin üzerindedir.3

Dünyanın en büyük borçlu ülkesi olan (19,2 trilyon, 2016 yılı için) ABD’nin çıkardığı devlet tahvillerinin en büyük alıcısı da yine Çin. Çin’in elinde 1.189 milyar4 ABD doları tahvil var. Dünyanın en ucuz faizli tahvili ABD devlet tahvilleri olmasına karşılık, hemen hemen bütün ülkeler ya da şirketler ABD tahvillerini alır. Bu ABD’nin dünyanın en büyük ekonomisi olmasından ve geri ödememe riskinin az olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca, ABD ekonomisinin krize girmesi bütün emperyalist ekonomilerin krize girmesini beraberinde getireceği için, aynı zamanda emperyalist ekonomiyi bir şekilde ayakta tutma çabasıdır. Çin bunu yapmaktadır. Çünkü en büyük ithalat-ihracat alanında ticaret ortağı ABD’dir. Aynı zamanda ABD ekonomisinin girdiği ya da gireceği herhangi bir bunalım, bütün emperyalist ekonomiyi ve kapitalist sistemi etkileyecektir. Bunun en yakın örneği 2008 krizidir. Diğer yandan, ABD’ye karşı bir koz olarak kullanma aracı olarak elinde bulundurmaktadır.

Emperyalist ekonomik zincirin kopmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğu bilinir. Emperyalistler birbirine dayanmadan, birbiriyle ekonomik ilişkiler kurmadan yaşayamazlar. Stalin bunu çok önceleri dile getirmişti. Bugünde ne denli birbirine düşman olursa olsunlar, birbirlerini düşman rakip olarak görürse görsünler, birbirlerine ekonomik bağımlılıkları söz konusudur ve emperyalist-kapitalist üretim uluslararası bir karakteri çoktan almıştır. Emperyalist zincirin herhangi bir halkasının zedelenmesi, yara alması bütün ekonomileri etkilemektedir. Zincirin büyük halkalarını oluşturan (ABD, AB, Japonya, Çin vb. gibi) ekonomilerin yara alması ise daha büyük sarsıntıları gündeme getirmektedir.

ABD’de gayrimenkul dahil yabancı varlıkların toplamı 27 trilyon ABD dolarıdır.5 ABD emperyalist burjuvazisi her ne kadar “ulusal ekonomiyi korumak” adına bazı emtiaların ithalatına vergi koysa ya da vergileri yükseltse de, bu ABD ekonomisini dışa bağımlılıktan kurtaramayacaktır. Emperyalist ekonominin en büyük parçasını oluşturan ABD, bu zincirin dışına çıkamaz, çıktığı anda, deyim yerindeyse; işi bitti demektir. Yani, hem kendisi hem kapitalist ekonominin tüm zincirleri kopar. Bunu ancak enternasyonal proletarya gerçekleştirebilir.


Çin’e Doğrudan Yatırımlar

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2017 yılın içinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bir önceki yıla göre % 16 düştüğünü ve bunun 1 trilyon 520 milyar ABD dolarında kaldığını açıkladı.

Örneğin ABD’de bir önceki yıla göre üçte bir oranında azalarak 320 milyar dolar civarında gerçekleşmiş. Çin’de ise tersi bir durum gelişmiş. ABD’ye dış ülkelerin doğrudan yabancı sermaye yatırımları azalırken Çin’e olan yatırımlar % 8 oranında artarak 144 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiş.

Çin’i diğer ülkelerden farklı kılan bir özellik ise, dünya döviz rezervinin (toplamda 11 trilyon 121 milyar ABD doları) neredeyse üçte birine (yaklaşık 3.402,2 milyar ABD doları) yakınını elinde bulundurmasıdır. Bu da Çin’in ekonomisini güçlü kılan yanlardan birisini oluşturmaktadır. Bunun içine Honk Kong’un elinde bulundurduğu 451,6 milyar ABD doları olan rezervini katmıyoruz. Ve Çin’den sonra en büyük döviz rezervine sahip olan Japonya‘nın (1.322,4 milyar $) rakamını da göz önünde bulundurursak, Çin burjuvazisinin işi oldukça sağlama aldığı görülebilir. Almanya’nın döviz rezervi ise 200,9 milyar ABD doları kadardır.6 ABD’nin döviz rezervi ise 122 milyar ABD doları olarak gösterilmektedir.

Çin’in finans sermayesi giderek öne çıkmaktadır. Örneğin, dünyanın ilk en büyük on bankası arasında Çin ve ABD’nin dörder bankası var. Diğer ikisinden biri Japonya’ya, biri de İngiltere’ye ait. Sermaye büyüklüğü sıralamasında ilk iki sırayı Çin bankaları kapmaktadır. Pazar büyüklüğü sıralamasında ise iki ABD bankası önde gelmektedir.7

Çin burjuvazisi için pazarlar yeterli gelmemektedir. ABD burjuvazisi için ise pazarlar egemenlik alanları giderek daralmakta ve özellikle Çin tarafından (bunu, ABD, USGB vurgulamıştı) tehdit altına sokulmuştur. Öte yandan Rusya’nın da giderek güçlenmesi ve özellikle askeri alanlarda öne çıkmaya çalışması ve egemenlik alanlarını yeniden sağlamlaştırma ve genişletme hamleleri, emperyalistler arasındaki çatışmayı derinleştiren nedenlerin başında gelmektedir.

Emperyalistlerin aşırı üretimi, yeni pazar edinmeyi ve paylaşılmış pazarları yeniden paylaşmayı kaçınılmaz olarak gündeme getiriyor. Pazarların yeniden paylaşımı barış içinde çözülmediği için, silahlı kapışmayı gündeme getirmesi de bu sitemin karakteristik yapısı olarak öne çıkıyor. Çünkü bunun başka türlü çözümü olmuyor. Özellikle aşırı üretim, ve tüketimin bunu karşılamaması ve peşinden sıklıkla gelen ekonomik krizler (finans ve değişik adlarla), emperyalistlere yeni pazarlar edinmeyi ne pahasına olursa olsun dayatıyor
 
Devam edecek...
1 OEC/atlas.media.mit.edu.tr- 2016 / UNCTAD
2
3 www.fortuneturkey.com.12.04.2016
4 www.dünya.com. 17.01.2018
5 İlhan Üzgel, ABD’nin Bitmeyen Düşüşü, //www.gazeteduvar.com.tr/ 31.07.2017
6 Doviz rezverleri rakamları Kasım 2017 itibariyledir. Kaynak: de.statista.com. /waehrungsreserven/2018
7 www.fortuneturkey.com/ ve de.statista

7 Mart 2018 Çarşamba

KADIN VE KOMÜNİZM



EMEKÇİ KADINLARIN KURTULUŞ MÜCADELESİNE KATKI İÇİN





 



Sosyalizm ve ulusal kurtuluş mücadelelerinde şehit düşen, dövüşen, kadınlar üzerindeki tüm baskılara karşı direnen, zindanlara düşen, katledilen tüm kadınlara...




KADIN
VE
KOMÜNİZM



      İÇİNDEKİLER
  1. BÖLÜM
KAPİTALİZM VE KADIN
kadın üzerindeki baskıların üretilmesinin ekonomi politiği
kapitalist sistemede, yaşamın her alanında sömürülen kadın
anasoylu toplumda kadının rolü
kapitalizmin ataerkil aileyi çözmesi
burjuva aile
proleter aile
kapitalist toplumda kadın erkek ilişkisinin burjuva niteliği
kadının metalaştırılmış hali: fuhuş

  1. BÖLÜM
GÖRÜNMEYEN EMEK TARTIŞMALARI
emek nedir?
kadının ev içi üretimi ve ev içi emeği
ev kadınını kim sömürüyor?
kadın erkek arasındaki işbölümünün gelişmesi ve tarihi sonuçları
ev kadınının görünmeyen emeği
kapitalist sistemde görünmeyen emeği görünür kılmanın yolu var mı?
görünmeyen emek özgülündeki bazı feminist yaklaşımların eleştirisi
feminizmin burjuvaziyle çeliştiği noktalar
feminizm kadının özgürlük mücadelesinde bölücü rol oynuyor
baş düşman erkek olunca cinsiyetçi yaklaşım ortadan kalkar mı?
kadınlar ayrı sınıf mıdır?
marksizm “cinsiyet körü” müdür?
kölelik ve cinsiyet ayrımcılığı

  1. BÖLÜM
SİYASİ İSLAMDA VE FAŞİZMDE KADIN
faşizm ve kadınlar
Türkiye’de islamcı kadın dergilerinin kadınlara çağrısı
islam ülkelerindeki kadın1 gerçeği
faşizm ve siyasi islamda kadınlar
din ve kadın
alevilikte kadının yeri
kirlenen kadın retoriği

4.BÖLÜM
KADIN HAREKETİ İŞÇİ HAREKETİ
kadının aşağılanması, ezilen sınıfların aşağılanmasıdır
annelik ve kadın
işçi hakları ve kadın hakları birbirinin karşıtı mıdır?
Paris Komünü’nün yaratıcısı kadınlar
savaşta ve sınıf mücadelesinde kadınlar
küçük burjuva feminizminin bir başka çeşidi: Öcalan’ın “jineolojisi”

  1. BÖLÜM
KADIN VE KOMÜNİZM
komünistlerin kadınların kurtuluşu için mücadelesi
sosyalizmde kadınların kazanımları
Çin devrimi ve kadınlar
sosyalizmde görünmeyen emek var mı?
kadın ve erkek arasındaki ilişkinin niteliği
mülkiyet ve aile
tekeşlilik ve çok eşlilik
ailenin sönmesi
aileni ortadan kalkmasının tarihi
kadının kurtuluşu
kadın ve komünizm
özel mülk çocuğundan çocuğun toplumsallaşmasına
büyük proleter kültür devrimi’nin çocukları
sonsöz: İnsanlık içi ve insanlık dışı









Önsöz

Bu kitap, kadın sorununu Marksist bir bakış açısıyla ele alma iddiasını taşımaktadır. Bunun yanında, çeşitli sınıf ve ideolojilerin kadın sorununa yaklaşımları ve bunların Marksist pencereden incelenmesi ve sorgulanması yapılmaktadır. Kadın sorununun sosyalizmde nasıl ele alındığı geçmiş tarihi örneklerden de yararlanarak incelenmektedir. 
 
Bunların dışında feminizmin kadın sorununu ele alışı irdelenmektedir. Küçük burjuva feminizmin “görünmeyen emek teorisi”, “partiarkal kapitalizm”, “kadınların ayrı sınıf” ve “partriarkal üretim tarzı” vb. gibi anlayışlarıda ele alıp irdelenmektedir. Ayrıca, feminizmin Marksizme getirdiği eleştirilere de yanıt verilmektedir. Bu kitapta eleştirilen küçük burjuva feminizmin görüşleridir. Burjuva feminist görüşler ele alınmadı.

Bu çalışma; kadının kurtuluşu, erkeğin kurtuluşudur. Kadının kurtuluşu; insanın kendisine, insanın insana yabancılaşmasının yıkılması ve toplumsal özgürlüğün gerçekleşmesidir, önermesinin güçlendirilmesi olarak sonuçlanmıştır.

Sosyalizm ve komünizm, toplumun en fazla ezilen kesiminin, savunacağı ve uğruna mücadele edeceği bir toplumsal sistemdir. Toplumun en ezilenlerinin başında hiç kuşkusuz işçi ve emekçi kadınlar geldiği için de, komünizmin en ateşli savunucuları ve mücadelecileri işçi ve emekçi kadınlar olmalıdır. Burjuvazinin asıl korkusu olan sosyalizm ve komünizm, kadın ve erkek işçilerin ise kurtuluş umududur. Bütün bunlardan hareketle ve araştırmanın içeriğine karşılık vermesinden dolayı kitabın adı: Kadın ve Komünizm oldu.

Çünkü “Komünizm, hem proletarya ideolojisinin bütünsel bir sistemi, hem de yeni bir toplumsal sistemdir. Herhangi bir diğer ideolojiden ya da toplumsal sistemden farklıdır ve insanlık tarihinin en eksiksiz, en ileri, en devrimci ve en akla uygun sistemidir.” (Mao)

Kitabın yazılması üç yıl gibi uzun sayılabilecek bir süreyi aldı. Kadın yoldaşlarla tartışmalarımın sonucu, böyle bir kitabı yazma gereksinimi duydum.

Kaynak bulmamda yardımcı olan, düşünce, eleştiri ve önerileriyle katkı sunan ve düzeltmelerde emeği geçen yoldaşlara teşekkürler...
Ekim 2017
Yusuf KÖSE

1 Bkz. Ek-1