Hindistan: İşçi grevleri ve Halk Savaşı1
Hindistan Komünist Partisi (Maoist) lideri Rao’nun ve 27 yoldaşının, 21 Mayıs 2025 tarihinde, Hindistan faşist devleti tarafından katledilmesi, Hindistan işçi sınıfı açısından bir kayıptır. Kapitalist sistem çüküşe doğru gittikçe, krizleri derinleştikçe işçi sınıfına, emekçilere ve onların siyasal temsilcileri komünist ve devrimcilere yönelik saldırıları da artmaktadır.
Bu kayıplar’dan hareketle, CPI(M)2‘nin izlediği strateji ve taktiğin Hindistan gerçekliğiyle ne kadar uyum içinde olduğunu, kısaca bir kere daha ele alacağım.
Biz komünistler, soruna salt duygusal olarak yaklaşamayız. Sınıf bilinçli işçi sınıfı, starateji ve taktiklerini, mücadele ettiği ülkenin somut durumunu doğru tahlil ederek belirler. Somut koşulların somut tahlili doğru yapılmazsa, sosyalizm için mücadele eden işçi sınıfı ve onun devrimcileri kaybetmeye mahkumdur. Ya da en azından, büyük kayıplarla karşı karşıya kalır. Çünkü komünistler, MLM dünya görüşünün bilimselliği ve materyalist diyalektik yöntemle sorunlara yaklaşırlar, teori ve pratiklerini buna göre biçimlendiririler. Teori, somut koşulların ürünü oluğunda pratiği devrimci bir şekilde yönlendirebilir. Somut koşulların analizi olmayan teorinin yönlendirdiği pratikle doğru sonuçlar elde edilemez. Çünkü diyalektik soyutdan değil, somutdan hareket eder.
Halk Savaşı, kapitalizmin çok az geliştiği, ama esas olarak yarı-feodal, köylü nüfusun yoğun olduğu ve işçi sınıfının ise oldukça az olduğu ülkelerde geçerli olabilir. Bunun dünyada geçmişte örnekleri var. Çin’de toprak ağalarına karşı köylülük kendiliğinden ayaklanmıştı. ÇKP daha sonra ayaklanan bu köylülerin önderliğini yaptı ve halk savaşını iktidarı alana kadar sürdürdü. Köylü nüfusu 400 milyon iken, işçi nüfusu iki milyon civarında (daha çok Şangay’da) idi. Mao, silahlı mücadele stratejisinin belirleyerek, Halk Savaşı tratejisinin geliştirdi. Mao, teoriyi, o süreçte şehirci doğmatik ve subjektiflere karşı, Çin’in somut koşullarını tahlil ederek elde etti ve geliştirdi.
Mao’ya atfen, genel de şöyle bir yanlış anlayış var. „Maocu olmak demek, halk savaşını savunmak demektir“ gibi. Oysa, Mao’nun görüşleri nettir. Mao, doğmatik değil, diyalektik materyalisttir. Her ülkenin sosyoekonomik yapısına göre strateji ve taktik belirlenmesini savunmuştur. Çin gibi „yarı-feodal, yarı-sömürge“ ülkelerde silahlı mücadelenin esas olduğunu savunurken, kapitalizmin egemen olduğu ülkelerde, toplu ayaklanma için uzun süreli barışçıl mücadelenin geçerli olduğunu savunur.
Mao’nun iyi anlaşılması için, okuyucudan özür diliyerek biraz uzun bir alıntı alacağım:
„İktidarın silah zoruyla ele geçirilmesi, meselenin savaşla halledilmesi, devrimin başlıca görevi ve en yüksek biçimidir. Bu Marksist-Leninist devrim ilkesi gerek Çin ve gerekse bütün diğer ülkeler için evrensel olarak geçerlidir.
Ama ilke aynı kalmakla birlikte, onun proletarya partisi tarafından uygulanması, değişik şartlara göre değişik şekillerde ifadesini bulur. Kapitalist oldukları ya da savaş halinde olmadıkları zaman kapitalist ülkeler içte (feodalizmi deðil) burjuva demokrasisini uygularlar; dış ilişkilerinde ise kendileri tahakküm altında olmayıp, başka ülkeleri tahakküm altında tutarlar. Bu özelliklerinden dolayı, kapitalist ülkelerdeki proletarya partisinin görevi, uzun bir legal mücadele dönemi boyunca işçileri eğitmek, kuvvet toplamak ve böylece kapitalizmi nihaî olarak yıkmaya hazırlanmaktır.“
….
Komünist Partilerinin vermek istedikleri tek savaş, hazırlanmakta oldukları iç savaıtır. Fakat bu ayaklanma ve savşþ, burjuvazi gerçekten çaresiz bir duruma gelinceye, proletaryanın büyük çoğunluğu silaha sarılıp savaşmaya kararlı hale gelinceye ve köylük bölgelerdeki kitleler proletaryaya gönüllü olarak yardım edinceye kadar başlatılmamalıdır. …. Bütün bunlar kapitalist ülkelerdeki Komünist Partileri tarafından yapılmıştır ve Rusya‘daki Ekim Devrimi’yle de doğruluğu ispatlanmıştır.
Çin ise farklıdır. Çinin özellikleri, bağımsız ve demokratik değil yarı-sömürge ve yarı-feodal olması, içte demokrasi olmayıp feodal baskı altında bulunması ve dış ilişkilerinde millî bağımsızlığa sahip olmayıp emperyalizmin tahakkümü altında olmasıdır. Dolayısıyla, yararlanabileceğimiz bir parlamentomuz ve işçileri legal olarak grev için örgütleme hakkımız yoktur. Komünist Partisinin buradaki görevi, esas olarak, ayaklanma ve savaşý başlatmadan önce uzun bir legal mücadele döneminden geçmek ve önce büyük şehirleri ele geçirip ardından köylük bölgeleri işgal etmek değil, tam tersidir.“3
Mao’nun görüşlerinde, oportünist çarpıtma ya da revize edilebilecek bir muğlaklık yoktur. Tersine, somut koşulların somut analizi ve buna göre strateji ve taktiklerin belirlenmesi vardır.
Rusya’da Ekim devrimi öncesi köylü nüfus %70 civarındaydı. Ama kapitalizm de gelişiyordu ve esas sınıf mücadelesi şehirlerde işçi direniş ve politik grevlerinde görülüyordu. Yani, işçi sınıfı ayaktaydı.1905 Devrimi bunu ispatlamıştı. Devrim de köylü desteğinde işçi sınıfı önderliğinde gerçekleşti. Lenin önderliğinde Bolşeviklerin devrim stratejisi, köylülüğe dayanan halk savaşı değil, işçi sınıfına dayanan toplu ayaklanmaydı. Her iki ülkenin devrimi de başarılı oldu. Devrimlerin başarılı olmasının temelinde, ülke gerçekliğini doğru analizi ve bu somutluğa uygun strateji ve taktiğin geliştirilmesi vardır.
Burada Rus ve Çin devrimlerine değinmemin nedeni, soruna ML düşünce temelinde ve somut koşulların somut analizinde yaklaşıldığında, devrimler başarıya ulaşabilir.
Konumuz Hindistan ve Hindistanlı komünistler olduğu için, bu kısa anımsatmalardan sonra esas konumuza geçelim.
Hindistan’da Devrimci Mücadelenin Yolu
CPI(M)‘nin genel sekreteri Rao, 2022 yılında uzun bir ropartaj veriyor. CPI(M)‘nin Hindistan’la ilgili görüşlerini açıklıyor.
Röportajı yapan gazeteci soruyor:
Soru: Partiniz Hindistan'da hangi üretim sisteminin varlığını sağlıyor? Yarı-feodalizm mi, yoksa endüstriyel kapitalizm mi?
Şehit düşen CPI(M) genel sekreteri Basavaraj Rao bu soruya, şöyle yanıt veriyotr:4
„Ülkemiz kapitalist bir toplum mu? Yoksa yarı-sömürge-yarı-feodal bir toplum mu? Konuyla ilgili Marksistler, revizyonistler, neo-revizyonistler, burjuva aydınları ve STK'lar arasında geniş çaplı tartışma ve çekişmeler yaşanırken, Aralık 2020'de düzenlenen Merkez Komitemizin 6. Devam Toplantısı, partimizin 2011 yılından bu yana çeşitli eyaletlerde gerçekleştirdiği üretim ilişkileri üzerine araştırma raporlarını analiz ve sentezledikten sonra, “Hindistan'da üretim ilişkilerindeki değişiklikler, siyasi programımız” başlıklı ayrıntılı bir belge yayınladı. Bu belgede ülkemizin hâlâ yarı-sömürge-yarı-feodal bir toplum olarak kaldığını teyit ediyoruz.“
„Doğru kalkınma modeli, ancak işçi sınıfı partisinin önderliğinde, uzun süreli bir halk savaşıyla, onun yerine kurulacak yeni bir demokratik halk devletiyle gerçekleştirilebilir“
Rao’nun ve elbette Hindistan Komünist Partisi (Maoist)in (HKP(M)) görüşleri böyle.
Daha önce de Hindistan üzerine bir çok araştırma (28.09.2024 tarihinde, „Emperyalizm Üzerine Notlar serisinin -6 : Emperyalist Dünyanın 3. Süper Gücü Adayı: HİNDİSTAN) kendi bloğumda yayınladım. Hindistan’ın emperyalist bir ülke olduğunu istatistiki verilere dayanarak açıkladığım inancındayım.
Hindistan, bugün dünyanın 4. büyük ekonomisi iken, yakında (büyük ihtimalle bir kaç yıl içinde) Almanya’yı da geçerek 3. büyük ekonomisi olacaktır. Bütün veriler bunu doğrulamaktadır. İMF’nin 2025 yılı tahminlerine göre, Hindistan ekonomisi bu yıl Japonya’nın önünde 4. büyük ekonomi olacaktır.
Hindistan 1960‘ların, 1970‘lerin ve hatta özellikle 1990‘ların Hindistan’ı değildir. 1990‘lardan sonra hızla değişimeye başlayarak, kapitalizm hızla gelişmiş ve tekelleşme bugün en üst boyuta ulaşmıştır. 2024 yılı sonu itibariyle Hindistan’ın, toplam dış sermaye yatırımı 260 milyar ABD dolarını aşmış durumdadır.5 Bu kapitalist-emperyalist sistemin eşitsiz gelişme yasasıyla doğru orantılıdır.
Bu makalemde, Hindistan’ın „sosyo-ekonomik yapısına“ girmeyceğim. Daha önce bu konuyu analiz ettiğim makalede ele almıştım.
Hindistan, 1,5 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesidir. Hindistan bir tarım ülkesi değil, tersine bir sanayi ülkesidir ve bu gerçeği, ekonomik sektörlerin Hindistan GSYH’na katkılarının payları doğrulamaktadır, ve her geçen gün de hızla sanayileşmektedir. Tarım ise bütünüyle kapitalist tarımdır. Varolan feodal artıklar, Hindistan kapitalizmin yanında sözü edilemeyecek kadar önemsizdir.
Tarihin en kitlesel Grevi
Hindistan’da 600 milyonu aşan çalışan vardır. Yani işçi sınıfı. Bunu, basit bir internet taramasında görebilirsiniz.6 Hindistan’da, 26 Kasım 2020 yılında, tarihin en büyük kitlesel işçi grevi yaşandı. Faşist Modi hükümeti’nin işçi haklarına yönelik saldırısına karşı, greve 250 milyonun üzerinde işçi katıldı. On sendikanın çağrısıyla başlayan bir günlük grev, bütün Hindistan’da yaşamı durdurdu.
Ayrıca, aynı yıl içinde, küçük çftçilerin ve tarım işçilerin eylemi başladı. Eylül 2020‘de başlayan eylem Ocak 2021‘de sona erdi. Küçük toprak sahibi çiftçyi topraksızlaştırmayı amaçlayan eyleme 300 binden fazla köylü ve tarım işçisi katıldı. Küçük çiftçilerin aylarca süren direnişi, sonunda Modi hükümetine geri adım atırdı ve küçük çiftçiler aleyhine çıkarılan yasa, 19 Kasım 2021‘de geri çekildi. Hindistan tekelci burjuvazisinin, köylüyü topraksızlaştırma saldırısı o güne kadar yapılmış en büyük bir saldırıydı ve köylüler buna büyük bir direnişle karşılık verdi. Az topraklı ve topraksız köylülüğün direnişi sonucu yasa geri çekimesine karşın, tekellerin saldırısı bitmiş değildir.
Küçük çiftçi ve tarım işçileri 14 Şubat 2024 yılında yine harekete geçti ve büyük bir direniş örgütlendi. Çünkü Hindistan burjuvazisinin küçük toprak sahibi köylülere yönelik saldırısı bitmedi ve kapitalizm, enlemesine ve derinlemesine geliştikçe de bitmeyecektir. Bu, kapitalist gelişmenin olmazsa olmazıdır.
Küçük çiftçi ve tarım işçilerin bu tarihi kitlesel eylemi, köylülüğün örgütlülüğünü ve topluca hareket edebildiğini de gösteren bir gelişmedir. İşçi sınıfının en yakın müttefiki az topraklı ve topraksız köylülüğün örgütlendiği anda devrim sırasında işçi sınıfının yanında yer alacağı açıktır. Çünkü, Hindistan tekelci burjuva devletini söz konusu bu kesime vereceği hiç bir şey olmadığı gibi, köylülüğün elinde kalan ufak tefek varlıklarıda alacağı ve onları büytünüyle işçileştirerek ücretli kölelik siteminin işçi ve işsizler ordusu işçine katacağı açıktır. Her yıl yığınlarca küçük köylülüğün mülksüzleştirilmesi bunun açık bir göstergesidir.
Daha sonraki işçi grevleri ve mülksüzleştirme saldırısı altında olan küçük köylülüğün bir çok noktada ortaklaşmıştır. Köylüler işçi grevleri ile dayanışma içinde hareket etmişlerdir.
Gerçekler Devrimcidir
Gerçeklerin devrimci olması yetmez, bu gerçekliği kabul edip, doğru analiz yapanlar, sınıf mücadelesini ileri götürüp, devrimi örgütleyebilirler.
Gerçeklere karşı mücadele, yel değirmenlerine karşı mücadeleye benzer. HKP(M) mücadelesi de Hindistan gerçekliğine karşı mücadeledir. Bunun adı „sol“ maceracılıktır. Yenilmeye mahkum bir starateji ve mücadele biçimidir.
250 milyon işçinin aynı anda harekete geçebildiği, yüzbinlerce topraksız ya da az topraklı yoksul köylülüğün aylarca kitlesel olarak harekete geçtiği ve tüm baskı ve devlet şiddetine karşı direnebildiği bir yerde, halk savaşını savunmak, sol maceracılıktan başka bir anlama gelmez. Gerçekler iman gücüyle değiştirilemez. Somut gerçekler doğru analiz edilip ona göre strateji ve mücadele taktikleri uygulandığında, komünistler zafere ulaşabilir. Hindistan’da devrim toplu ayaklanma ile gerçekleşebilir. Aynı anda 250 milyon işçinin örgütlü bir şekilde hareket etmesi bile, bu gerçeği görmeye yeter. Bu gerçekliği görüp, ona göre strateji ve mücadele biçimleri ve taktikleri geliştiremeyenlerin, komünizm adına kazanacakları bir şey olamaz.
HKP(M), aynı „sol“çizgi de direttikçe, ağır kayıplar vermeye devam edeceği gibi, giderek marjinalleşecektir. Sınıf mücadelesi hayatı öğreticidir. Ama, ondan öğrenmesini bilmek gerekiyor.
20.10.2025
1Bu makaleyi önceden yazmıştım. Ancak şimdi yayınlıyorum. (YK)
2CPI(M): Hindistan Komünist Partisi (Maoist)
3Mao Zedung, SE II, sf. 261-262, 1979 İkinci Baskı, Kaynak Yayınları
4https://avaninews.in/4861/editor-picks/comrade-namballa-kesava-rao-interview/ deebl’in çevirisini düzeltmeden buraya alıyorum (YK)
5UNCTAD WİR Report, sf. 258, 2025
6https://tradingeconomics.com/india/labor-force-total-wb-data.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder