22 Temmuz 2012 Pazar

atın bu asalakları sırtınızdan




   
atın bu asalakları sırtınızdan
Yusuf Köse
Bin yıllardır taşıyarak bugüne getirdik. Her geçen gün sırtımızdaki yük azalacağına, ağırlaştıkça ağırlaştı. Birinin indiğinde bir başkası bindi. Sırtımızı hiç boş bırakmadılar.

Biz silkelendikçe, onlar kırbaçlarını çıkardı. Emdikçe emdiler kanımızı, iliğimizi kuruttular. Sesiz kaldıkça daha çok emdiler. Bütün canlılar doymak nedir bilirken, bu asalaklar doymayı bilmediler.

Önce ortaklaşa mülkiyeti yıkıp, özel mülkiyeti getirdiler ve insanları sınıflara böldüler, arkasından dinlere,  arkasından derilerinin rengine ve peşinden ise milletlere böldüler. Bunlarla da yetinmediler. İnsanları hücrelerine kadar bölmeye gitiler. Halkı halka kırdırmanın hep bir yolunu bulup, kendi soygun ve zulüm düzenlerini devam ettirdiler.

Ulusu ulusla, ülkeyi ülkeyle çarpıştırdılar ve böylece bütün ülkelerin egemenliğini ele geçirdiler. Devlet denen zulüm kırbacını icat edip, halk üzerinde sömürü ve baskıyı artırdılar.

Yağmaladıkça güçlendiler. Güçlendikçe öldürdüler. Öldürdükçe sermayelerini artırdılar. Emperyalizm ile birlikte bütün dünyayı ele geçirdiler. 

Cennet vaad ettikçe, cennetimizi elimizden alıp, cehennemleri bize yaşattılar. Sermayelerini büyütmek için kardeşi kardeşe, halkı halka kırdırmanın adına “vatan savunması” dediler. 

Vatan dedikçe, toprağımızı, aşımızı elimizden aldılar, millet dedikçe, bizi birbirimize kırdırıp, üzerimizde poza pişirdiler. Devlet dedikçe, zenginliklerine zenginlik kattılar. Yoksulu ise daha yoksul yaptılar.

Gavur, müslüman, hiristiyan, yahudi, budist vb... diyerek böldükçe böldüler bizi. Birliğimizin önünde suni duvarlar ördüler. Din buğsu ile dipsiz bir kuyunun içinde bizi birbirimize boğdurup, tepemizin üstünde rahatlıkla tepiştiler. 

Doğduğumuz yerlerden göç ettirip topraklarımızı elimizden aldılar. Yollarda öldük, kıyımlara uğradık. Ölümlerimiz istatistiklere sığmadı, acılarımızı ise sayfalar almadı.

Bizi kendilerine asker yaptılar. Polis, bekçi, koruma yaptılar. Asalakları koruma adına, bizi bize katil, bizi bize hain yaptılar. Kendilerini bir tas çorbaya satanlarla etraflarını duvar gibi bize karşı ördüler.

Üreten biziz, ürettiklerimize sahip çıkan onlar oldu. Kendi ürettiklerimize bizi yabancılaştırdılar. Kendi ürünleriymiş gibi el koydular ve bize karşı kullandılar. Bizim kanımızı emerek besleneler, bize “ekmeğinizi ben veriyorum” dediler.

Bir avuç asalak; “demokrasi”, “insan hakları” dedikçe, daha çok zulüm görüp, daha çok acılara maruz kaldık. Topluca işten atıldık, işsiz kaldık. Açlıkla bizi terbiye etmiye çalıştılar. Onurumuzun üzerine basa basa yürüdüler...

Bilim geliştikçe daha çok yoksullaştık, teknoloji geliştikçe daha çok öldük. Kendi yarattığımız teknoloji ile kendimizi vurduk. Silahı biz ürettik, bizi vurmaları için ise tetiği asalaklara verdik.

7 milyar insanın yaşadığı dünyada, bir avuç asalağın kölesi olduk. Her şeyi yaratan biz, her şeyi üreten biz, zulümden zulüm beğenen yinen biz olduk. Yarattığımız cenneti onlara verdik, cehennemi biz aldık ve bunu, değişmez bir kader olarak bellettiler bize...

Bir avuç asalağın gücü, bizim gücümüzün yanında hiçtir. Tükürsek tükürüğümüz de boğulurlar, üfürsek üfürüğümüz de yok olurlar. Kendi gücümüzün farkında değiliz. Bizim dağınıklığımız ve örgütsüzlüğümüz asalakların gücüdür. Birleştikçe çoğalırız, örgütlendikçe güçleniriz. Asalakların bütün korkusu budur. 

Sırtımızda taşımaya devam ettikçe bu sermayederları biz, daha çok cefalar çekeceğiz biz.

Her ne kadar, bütün suçu bize yıkmaya kıyamamışsa da Nazım usta,
Suç bizim, be kardeşim!
Suç bizim!

Atmadıkça bu kan emicileri sıtımızdan, dünyayı cehnnem yapmaya devam edecekler bizlere.

Dünya taşıyla, toprağıyla, bütün canlılarıyla cehnnemleşmeden ve “ballı incirleri hep beraber yiyebilmek için”
Atın bu asalakları sırtınızdan!
***
22.07.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder