Basra 5 Aralık 2018
Dalga
Büyüyecek
Bütün
Sokaklar Zaptedilecek
Yusuf
KÖSE
Bütün
dünyada, ezilenlerin, yoksullaştırılanların, her türlü zulüme
maruz kalanların, yani işçi ve emekçilerin, burjuvazinin
kapitalist sistemine ve iktidarlarına karşı öfkeleri büyüyor,
eylemleri sokakları zaptediyor.
Paris
Paris olalı tarihine hiç ihanet etmedi. Yine en önde yürüyor.
Sokaklar, sarıya boyanmış kırmızı isteklerle hareketlendi bu
kez. Öğrenciler, işçiler ve emekçiler, Fransız burjuvazisine
karşı sokakları zaptettiler. Ve bu eylem buradan tüm dünyaya
yayılma eğilimini de içinde barındırıyor. Basralı emekçiler
sarı yelekleri ile selamladı Parisli emekçileri.
Paris,
direnişlerin şehri oldu tarihi boyunca. 1789’dan beri devrimlerin
başlangıç yeri oldu. 1881 Paris Komünü’de burada doğdu. Dünya
işçi sınıfının ve ezilenlerin kurtluşu Paris’ten yola
çıkmıştı. Ve buradan 1917’de Rusya’da filizlenip bütün
dünyayı sardı.
Emperyalist
Fransız burjuvazisi Paris’i, defalarca kendi tarihine ihanet
etmeye yöneltti. Yine o doğruyu bulmasını bildi. Paris, kan emici
sömürücüleri, bütün eli kanlı riyakarları sokaklarda sınıf
savaşımının ateşine atmasını bildi. Burjuvazi Paris’i
işçilerin elinden alamadı.
O,
Paris Komünü’nün öğretilerini asla unutmadı. İşçi ve
emekçiler eylem biçiminde sınır ve kural tanımadı. Her
seferinde yeni eylem biçimleriyle sokakları sınıfın ateşiyle
ısındırarak, Paris Komünü’nün mücadele diyalektiğini
güncelleştirme bilgeliğini gösterdi.
Dibten
gelen dalga adım adım büyüyor. İşçiler ve emekçiler,
burjuvazinin insanlığı ve doğayı daha fazla kirletmesine sesiz
kalmak istemiyor. Kapitalizmin insanı insana yabancılaştıran
yükünü artık taşımak istemiyorlar.
Burjuvazinin
“demokrasisi” çoktan öldü. 1789 burjuva ihtilalinin ürünü
olan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nden ve daha sonra
1948 yılında yine burjuvalar tarafından ele alınan “İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi”nden de günümüze bir şey kalmadı.
Sermaye
merkezileşip büyüdükçe burjuva demokrasisinden günümüze kalan
kırıntıları da, burjuvazi tarafından işçilere ve emekçilere
“lüks” görülmeye başlandı. Sermayenin büyümesi ve
merkezileşmesine koşut olarak sömürü ve baskılar da ağırlaştı.
Halkın
%18’i1
yoksulluk içinde yaşan Fransa’da, yüzde beşlik en zengin kesim
(burjuvazi) ülkede yaratılan toplam gelirin yaklaşık %50’sine2
yakınına el koyuyor. Nüfusun en alt yüzde 50’si ise toplam
gelirin ancak yüzde 6,2’si ile yaşamaya çalışıyor. “Sarı
Yelekliler”, “Kırmızı bayraklı işçiler”, öğrenciler ve
toplumun en alt kesiminde yer alanların sokakları sınıf
mücadelesinin ateşiyle ısıtması ve aydınlatması, bu
istatistiki verilerin, sınıfsal bölünmüşlüğün ve sosyal
yaşamın ta kendisi olmasındandır.
Sadece
Fransa değil. İran’ın bir çok şehirinde işçiler, öğrenciler,
kadınlar Molla rejiminin tüm baskılarına rağmen kararlı bir
direniş sergilenmektedir. Ahvaz’da şeker fabrikası işçilerinin
günlerce süren direnişi, yine bir çok şehirdeki Belediye Otobüs
işçilerinin direnişi bunlardan sadece bazılarıdır.
Avrupa’da
ise, 2018 yılı sıcak geçti. Bol kitlesel eylemli bir yıl oldu.
Sadece Almanya’da son altı ay içinde, Yeni Polisi Yasası’na,
ırkçılığa, göçmenlerin kriminalize edilmesine, sosyal hakların
budanmasına ve doğanın tahribatına karşı en az beşyüz bin
kişi sokaklara çıktı.
Arnavutluk’un
başkenti Tiran’da, bugün (07.12.18) binlerce öğrenci hükümetin
uygulamalarını protesto için sokaklara çıktı, Parisli
öğrencileri selamlarcasına...
Kapitalist
sistemin kendi iç krizi, tekeller ve emperyalist ülkeler arası
keskin çatışmalar, kutuplaşmalar, paylaşılmış dünyanın
yeniden paylaşılmasının gündemde olması ve bunlara bir de
kitlelerin birkmiş öfkelerinin sokaklarda, yani burjuvazinin
egemenlik alanlarında patlaması, burjuvazinin uykularını
kaçırmaktadır.
Bundan
hareketle, bütün ülkelerde burjuvazinin diken üstünde olduğunu
söylemek abartı olmayacaktır.
Kapitalizmin
ezdiği ve sömürdüğü işçilerin gösterileri önümüzdeki yıl
daha da artacaktır. Türkiye bu gösterilerin dışında
kalamayacaktır. Faşist Türk devletinin baskı ve
manipülasyonlarına karşı emekçiler sokakları yine zapt
edecektir.
Bu
bir öngörü değil, emperyalist-kapitalist ekonomik dünyasının,
artık burjuva liberal reformları dahi taşıyabilecek durumda
olmamasındandır. Buna bağlı olarak emperyalist savaş
tehlikesinin günbe gün artmasının yanı sıra; Avrupa ve dünyanın
diğer yerlerinde ırkçılığın geliştirilmesi, kapitalist
dünyanın içinde bulunduğu ekonomik-siyasi kriz ile doğrudan
ilişkisi vardır.
Burjuvazi,
kar oranlarındaki düşüşü ve daralan pazarı aşmak ve
sermayenin büyümesi önündeki engelleri kaldırmak istiyor. Bu
nedenle baskıları artırma yoluna giderek faşist rejimleri iş
başına getirme politikasını öne almış durumdadır. Avrupa’nın
hemen hemen bütün ülkelerinde ırkçı partilerin ya iktidar
ortağı ya da ikinci-üçüncü sırada olmasının açıklaması bu
olabilir.
Burjuvazinin
baskıları “barışçı” olmadığı için kitlelerin sokak
eylemleri de giderek daha militan bir eğlim alıyor. İşçi ve
emekçilerin kapitalizm karşıtlığının içinde sömürü ve
sınıf sorunun yanında çevre sorunu da eklenmiş durumdadır.
Doğanın ekolojik dengesinin geri dönüşümüsüz bozulması,
geniş anlamıyla çevre sorunu işçi sınıfı mücadelesinin acil
eylemleri arasına girmiştir.
Kitlelerin
burjuvaziye karşı savaşımı kitleşerek gelişecek ve
keskinleşecektir. Önümüzdeki günlerde Paris sokaklarında olan
gösterilerin benzerlerini dünyanın daha bir çok yerinde daha çok
göreceğiz. Dibten gelen dalga büyümeye devam ediyor. 07.12.2018
1
Eurostat 2016
2
DİW (Alman Ekonomik Araştırmlar Enstitüsü)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder