Silvan 2015
EMPERYALİSTLER
TEPİŞİRKEN KİTLELER KATLEDİLİYOR
Yusuf Köse
“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü
söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti.
Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle,
ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve
onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,
artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey
kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı
hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.
Burjuvazinin özel mülkiyetçi kapitalis sistemi, doğadaki tek bilinçli canlı
olan insanı, kendi kendinin olduğu gibi tüm toplumun canavarı haline
getirmiştir. Kapitalist sistem, içindeki barındırdığı emek-sermaye çelişmesini
devam ettirdiği ve bu çelişme işçi sınıfı tarafından devrimci bir tarzda
çözülmediği sürece, toplumsal çürüme çok daha vahim ve geriye dönülemez sonuçlar
yaratacaktır. Ve bu çürümenin tek bir suçlusu vardır emperyalist burjuvazi ve
onun işbirlikçileridir.
Ortadoğuda, Afrika’da yaşananlar, savaştan ve açlıktan kaçanlar, insan ve
onun yarattığı değerlerin tahribatın önünün alınamamsı, emperyalistler arası
çelişmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Afganistan, Irak, Suriye ve Afrika’nın
tahribatı ve kıdırılması emperyalist gericiliğin bir ürünüdür.
Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Avrupa’nın göbeği Paris’te katledilen
insanların katilleri, başta ABD, Fransız, İngiliz, Alman olmak üzere Çin, Rus
ve diğer emperyalist ülke burjuvazisidir.
Bu katliamlardan sorumlu olan, katliamlara yol açanlar ve bunu
körükleyenler, sadece emperyalist ülke burjuvaları değil, onlarla çıkar ilişkisi
içinde olan Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin burjuvaları da
aynı oranda sorumludur. Ankara’nın göbeğinde patlatılan bombadan (ki, Diyarbakır,
Suruç ve Ankara devlet yapımı bir katliamdır) ne kadar Türk devleti sorumluysa,
Paris’in göbeğinde patlatılan bombadan aynı oranda Fransız emperyalist devleti
sorumludur.
Burjuvazinin feodalizme karşı
varlık ilkesi olan burjuva demokrasisi de artık, burjuvazinin gündeminden
kalkmıştır. Kapitalist sistem artık yönetilemez duruma gelmiştir.
Emperyalistler arası çelişme, bölgesel ve vekalet savaşlarıyla çözülemeyince, yeni
bir emperyalist savaşı ve bunun hazırlıklarını
işçi sınıfı ve ezilen halkların karşısına dikmişlerdir.
Türkiye’de faşist AKP ve Erdoğan’ın beklenmedik bir oranla “seçimi”
“kazanması”, her yerde bombaların patlaması, ve kitlelerin ölümü göze alarak,
emperyalistlerin tahrip ettikleri ülkelerinden kaçıp savaş suçlusu
emperyalistlerin kapılarına dayanması, emperyalistler arası çelişmenin
kekinleşmesinden ayrı ele alınamaz. Suriye Türkiye’ye taşınırken, yanı
başındaki AB’nin merkez üslerine taşınmaması düşünülemezdi.
ABD, artık kendi arka bahçesi Latin Amerika’da, ne Afrika’da ne de Asya’da
hiç rahat değildir. Çin emperyalist burjuvazisi ABD’nin en büyük rakibi olarak
karşısına dikilmiştir. Bu iki emperyalist güç etrafında bloklaşmalar ve yeni
hegomanya ve paylaşım sorunları, artık “diplomatik” ya da bölgesel savaşlarla
çözülebilir olmaktan çıkmıştır.
Güney Çin denizinde, ABD-Japonya ile
Çin arasında yaşanan hegomanya gerginliği, Rusya ile yaşanan Ukranya sorunu,
Ortadoğu’da silahlı karşı karşıya gelmeyi dayatmıştır.
Rusya ve Çin’in 2015 Mayıs’ında Akdeniz’de ve peşinden Agustos ayında,
Japon Deniz’indeki ortak askeri tatbikat
yapmaları, sıradan bir şov olmaktan öte ciddi hazırlıkların
göstergeleridir.
Rusya, bu yıl içinde 4 bin askeri tatbikat yapacağını daha yılın başında
açıklamıştı. NATO ise 270 askeri tatbikat yapacağını açıklamıştı. Bu Kasım
ayının başlarında NATO komutasında 30 (Türkiye’nin de katıldığı) ülkenin
katıldığı 36 bin askerli bir tatbikat yapıldı. Bu, NATO’nun son onyılda yaptığı
en büyük askeri tatbikattı. Ve bu Tatbikat Çin-Rusya’nun Akdeniz tabikatına
karşılık vermek içindi.
Rusya’nın Suriye’ye direkt
müdahalesi, sıradan bir “terörü önleme” sorunu olmayıp, ABD-AB ile Rusya-Çin
bloklaşması arasındaki hegomanya savaşının artık silahlarla yürütülmesi
aşamasına doğru hızla aktığının göstergesidir. Rusya ise Suriye’nin içinde
askeri olarak aktifleşirken, 30 Ekim 2015’de ABD orduları Polanya’nın
Ukranya’ya yakın bir şehirinde askeri geçiş töreni düzenliyerek Moskova’nın
ensesinde olduğu mesajını iletmekte gecikmemiştir.
Bunlar, son bir kaç yıl içindeki gelişmelerdir. Emperyalist güçlerin
karşılıklı askeri tatbikatları yaygınlaşmıştır.
Bütün bu gelişmeler, siyasetin yerini silahlara bırakmasının hazırlığı
olarak okunmalıdır.
İŞİD vb. örgütler ise emperyalist gericiliğin yaratığı ve bunlar arasındaki
çelişmenin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır. Emperyalistler arasındaki paylaşım
sorunu çözülmedikçe, bu tür gerici-faşist terör örgütleri de ortadan
kalkmayacaktır. Çünkü bunları ortaya
çıkaran emperyalist gericiliktir. Birbirine karşı kullanmanın aracı olarak
ortaya çıkarıyorlar. Bu tür gerici örgütler ise, mezhepsel, dinsel
argümanlardan hareketle, ezilmiş, horlanmış ve dıştalanmış toplumsal yapılardan
savaşacak insan potansiyeli bulabiliyorlar.
ABD-AB emperyalistlerin İŞİD’i ortadan kaldırma diye bir sorunları olmamış,
tersine bunların gelişmesine ortam hazırlamışlardır. Irak ve Suriye’deki
gelişmeler bunun açık kanıtıdır.
Sonuç olarak; kapitalizm, çürümüş bir sistem olarak, artık gelinen aşamada
toplumsal üretim güçlerin gelişmesine karşılık veremiyor.Üretim güçleri
içindeki işçi sınıfı ise, gerici kapitalist üretim ilişkilerini yıkacak güçlü devrimci
bir örgütlülüğe sahip olmadığından, emperyalistler arası paylaşım savaşı
hazırlıklarının önüne, sosyalist devrimleri gerçekleştirerek geçmiyor. Ancak,
bu fırsat kaçmış değildir. Emperyalist savaşları önlemek ve sosyalist
mücadeleyi geliştirmekte dünya işçi sınıfının omuzlarındadır.
Komünistler, nerede olursa olsun emperyalist yağma savaşının karşısında
olacaklar ve burjuvazi ve gericiliğe karşı devrimci savaşı geliştirerek
sosyalizmin zafer kazanması için mücadele edeceklerdir.
***