Yerel Seçimler ve Siyaset
Yusuf KÖSE
Proletarya, hiç bir olaya ve
hiç bir siyasal gelişmeye tarafsız kalamaz. Onun “tarafsız”lığı bile taraf
olmaktır. Örneğin her hangi bir olayı boykot etmek tarafsız bir siyaset gibi
gözükmesine karşılık aktif bir taraf olmaktır. Ya da iki burjuva (örneğin
Ergenekon davaları vb.) kliği arasındaki mücadele de birinden birini desteklemeyip
“tarafsız” olmak, iki burjuva kliğine karşı aynı tavırı almak anlamındadır.
Bütün burjuva partileri hızlı
bir şekilde yerel seçimlere hazırlanıyor. AKP için yerel seçimlerin önemi;
yıpranan imajı onarmak, Haziran Ayaklanması (Gezi)’nın rövanşını almak ve bir sonraki genel
seçimlerin kazanmanın adımlarını döşemek olarak okunabilir. Daha bir çok
nedenler olsa da elbette en önemlisi, AKP’nin yıpranan imajını kurtarmaktır.
Bunun anlamı, iktidarda kalma ömrünü uzatmanın, iktidarı kaybetmemek için her
yolu mübah gördüğü şeklindedir. Çünkü Haziran Ayaklanması’ndan sonra iyice
teşhir olan AKP ve TC başbakanı Erdoğan’a karşı emperyalistler verdikleri
desteği geri çekmişe benziyor ve içeride ise Türk burjuvazisinin bir kısmı yeni
bir alternatif oluşturmaya hız vermiş gözüküyor.
Önümüzdeki yerel seçimler
konusunda da proletaryanın bir tavrı olmak durumundadır. Bu boykot şeklinde
olabileceği gibi, seçimlere katılma ya da her hangi bir devrimci-demokrat
güçlerle ortaklaşa hareket etemek ya da tek başına katılmakta seçenekler
arasında yer alabilir. Ancak, 30 Mart 2014'de yapılacağı aöıklanan yerel seçimleri boykot
etmek için proletarya açısından koşullar eleverişli değildir. Bu seçimlere,
olumlu yönde, Haziran Ayaklanması’nın gölgesi düşecek olsa da, şu andaki durum bir bekleme
tavrı şeklinde kendini göstermektedir. Aslında bu bekleyiş öznel devrimci
güçlerin kitleler içndeki etkinliğiyle de doğru orantılı olarak sürmektedir.
Önümüzdeki yerel seçimlerde
sınıf bilinçli proleterlerin yani komünistlerin güçlü bir çıkışları olamayacağı
ve tek başlarına seçimde her hangi bir varlık gösteremeyecekleri de bir
gerçektir. Hemen hemen tüm radikal devrimci kesimler açısından bunu söylemek nesnel
bir durum saptaması gibi gözüküyor. Devrimci hareketin dağınıklığı ve
demokratik bazı eylemlerde dahi bir araya gelmekteki zorlanmaları da dikkate
alınırsa, yerel seçimlerde birleşik güçlerini ortaya koymanın önündeki
idelojik-siyasal zoruluklar da kendiliğinden anlaşılır oluyor.
Önümzüde bir HDP (Halkların
Demokratik Partisi) gerçeği var. HDP Türkiye ve Kürdistan’daki reformist
güçlerden devrimci güçlere kadar çok çeşitli siyasal grupları içinde barındıran
bir yapıdır. İçinde yer alanlardan direkt sosyalizmi savunan siyasal grup ve
partiler olduğu gibi, geri düzeyde reformizmi savunan siyasal parti ve
gruplarda yer almaktadır. Bütün bunları bir araya getiren esas etmen AKP
iktidarının baskıları karşısında bir güç olabilmek ve siyasal varlıklarını parlamentoda
ya da fazla ayak altında ezilmeden bir duruş sergileyebilmek amaçlıdır. Genel
olarak söylenirse, HDP bir işçi sınıfı partisi değildir. Reformist siyasal
yelpazede yerini almaktadır. İçlerinde reformist olmayan güçlerin olması bu
gerçekliği değiştirmeye yetmiyor.
HDP’nin programmında ne işçi
sınıfının iktidar sorunu vardır ne de düzenin radikal bir şekilde devrimci değişiminin
gerekliliği ve bunun eylem planı vardır. Burjuva düzenin aşırı uçlarının
törpülenmesinin dilek ve temennileri yer almaktadır. Daha çok da Kürt sorunun
“barışçıl” bir çözümü yer alır. Daha doğrusu, Kürtlerin ulusal haklarının
verilmesi.
Bunlar, demokratik içerikli
reformist hedeflerdir. Sınıf bilinçli proleter hareketlerin bunlara karşı
itirazları elbette temeldendir. Ancak proletaryanın sınıfsal çıkarları açısından ciddi bir çok siysal problemler taşısada, demokratik talepler özelinde
ortaklaşa hareket edilebilecek bir program içerikli bir siyasal oluşumdur HDP.
HDP’nin diğer bir önemli
özelliği, Kürt, Türk ve diğer azınlık uluslardan devimci-demokrat kesimleri bir
araya getirme ve en azından, asgari noktalarda birlikte hareket etme espirisini
de içinde taşımasıdır. Bu en önemli noktalarından birsidir.
Ancak, bir önemli nokta da;
HDP’nin Kürt Ulusal Hareketi’nin (KUH) devlet
ile uzlaşıcı yanının ciddi baskısı altında oluşudur. Çünkü HDP içinde etkinlik
bu hareketin elindedir. Kürt ulusal
hareketinin içeriği demokratik bir içerik taşıdığından, bu da HDP’nin var olma
siyasal gerekçesiyle çelişen bir durum
değildir. Bu örgütlü gücün varlığı ve etkinliği, diğer devrimci ve demokrat
güçleri bu politikanın yedeğine alma eğlimi ve baskısını beraberinde
getirmektedir. Bir çoğu onunla var olmanın koşullarını yaratmaya çalışırken,
bir kısmı ise pragmatis bir çizgi izlemektedir. KUH’nin pragmatis olması, onun
genel çizgisinin bir gereği, ancak küçük burjuva devrimciliği ondan sosyalizm
bekliyorsa, elbette yanılıyor.
Komünistler, HDP içinde erime
değil, demokratik bir mücadele açısında ortaklaşa eylem birlikleri ve ittifaklar
şekilinde soruna yanaşabilirler. Daha ileri bir birliktelik, proletaryanın siyasal
hedeflerinin reformist hedeflere kurban edilmesi olur ki, bu ideolojik olarak
proletaryanın davasına ciddi zararlar verir. Reformizmle sıkı bir uzlaşmacılığın bir yanıda, sınıfın radikal devrimci yönünü törpüleme eğilimi taşımasını beraberinde getiri ki, işçi sınıfı partilerinin bunu her zaman gözönünde bulundurması bir zorunluluktur. Kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli çıkarların önüne geçirilmemelidir.
HDP, elbette, ne Allende’nin
(Şili) Unidad Popular (Halk Birliği), ne de kurucusu Hugo Chavez olan Venezuela
Birleşik Soyalist Partisi (PSUV) değildir. Ama, sınıfsal karakter ve program
olarak benzer yanları çoktur denebilir. Bu partiler de homojen değil, heterojon
siyasal yapılardan oluşuyordu. Aynı HDP’nin oluşumu gibi. Chavez’in PSUV’si şu
anda Venezuela da iktidarda. Allende’nin reformist programı onun sonunu
hazırladı. Burjuvazi, reformist partilere dahi tahammül edebilecek bir
karakterde değildir. Sermayenin varlığı ile demokratik içerik uyuşmaz ve o,
çıkarları gereği, kitlelerin lehine tüm demokratik mücadele ve kazanımların
karşısında yerini alır. HDP’nin adı geçen bu partilerin düzeyine gelme
olasılığının siyasal ve sosyal temeli şimdilik ülkemizde yok gibidir. Her
şeyden önce, ne Allende ne de Chavez gibi kitleleri peşinden sürükleyecek
reformist liderler söz konusu değildir.
Burada HDP dışında reformist
küçük burjuva TKP, her ne kadar, önümüzdeki yerel seçimlere "yurt çapında aday
göstererek katılacağını" açıklasa da, girmediği yerlerde CHP ile ortak hareket
etmeyi, daha doğrusu destekleme taktiğini izleyecektir. ÖDP ise, bir kaç yerin
dışında CHP’yi daha fazla destekleme yoluna gidecektir.
TKP süreç içinde CHP ile daha
sıkı fıkı olma durumuna girebilir. “Yurtseverlik”leri onları burjuvazinin
“laik” kanadıyla birlikte hareket etmeye yönlendirecektir. Hatta bu
“yurtseverlik” anlayışı, onları, süreç
içinde “Kızılelma” koalisyonu ile de dirsek temasına görtürebilecektir. TKP ve ÖDP'ni HDP ile ortak hareket etmemeye iten
nedenlerin başında, hiç kuşkusuz, Kürt ulusal sorunu konusundaki şovenist anlayışa
sahip olmaları geliyor.
Konumuza dönersek, kısa vadeli
siyasal demokratik hedefler için her zaman ilerici güçler ile proleter güçlerin
ortak hareket etmesinin proletarya açısından yararları tartışma götürmez. Proletarya
tüm ezilen kesimleri kucaklamak ve onlara siyasal olarak hitap etmekle karşı
karşıyadır. Bir yandan proletaryanın yakın ve uzun vadeli siyasal hedeflerini
reformizme kurban etmemek ve bir yandan da reformist güçlerle demokratik
kazanımlar için bir arada olmanın çelişkisi yaşanacaktır. Bu, sınıf
mücadelesinin çok yönlü oluşunun siyasal taktiksel görüngüleridir.
Sınıf bilinçli proletarya daha
geniş kitleleri (başta işçi sınıfı olmak üzere) kucaklamak istiyorsa, dar
köşesine çekilip kalmak değil, sınıflar arası siyasal mücadelenin tüm
arenalarında yer almak ve kitleleri işçi sınıfının sosyalist programı etrafında
örgütlemek ve harekete geçirici doğru ve aktif bir siyaset izleyebilmelidir.
Buradan hareketle, önümüzdeki
yerel seçimlerde HDP ile ortak olarak seçimlere katılınabilinir. Bir taraftan
seçim propagandalarına (legal olanakları zorlayarak) kullanmak ve sınıfın
görüşlerinin propagandasını yapmak, düzeni teşhir etmek ve özellikle de AKP
kliğini teşhir ve tecrit çalışmalarına daha fazla önem vermek, yerel seçimlerin
genel siyasal taktik olmalıdır. Ancak bu siyasi taktik, HDP’nin reformist dayatmalarına boyun eğme
pahasına değil, tersine, sınıf uzlaşmacı yanlarını teşhir etmeyi de şart
koşuyor.
Yerel seçimlerde PKK, hem BDP
ile hem de HDP ile kendini daha güçlü bir şekilde, HDP birleşenlerine dayatmaya
çalışacaktır. Bu eşyanın tabiatı gereği böyledir. Güçlü siyasal hareketler,
diğer siyasal hareketler karşısında gücünün bilinciyle hareket ederler. Çünkü
bir önceki yerel seçimlerde de ve genel seçimlerde de bu görüldü. Bu nedenle de,
Dersim’de genel seçimleri kaybetti. Bu, kaybedeceğini bile bile lades demekti
ve öyle oldu. BDP, diğer devrimci güçleri hiçe sayarak kendini dayattı ve
devrimci güçler ise “bize ne” der gibi siyasetsizliği seçtiler. Bazılarına ise
birkaç belediye meclis üyeliği yetti. Siyaset bunun üzerine şekillendirildi.
Daha büyük siyasal kazanımların siyaseti ise bir sonraki bahara ertelendi.
Bu yerel seçimlerde, yine Dersim,
önemli bir yerde durmaktadır. Eğer BDP yine kendini adayını diğer devrimci
güçlere rağmen dayatırsa, Dersim Belediye Başkanlığını kazanmanın zorluğu da
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Silahların “eleştirel” gücüyle bu her zaman kazanılamaz.
Diğer siyasetlerinde, özellikle de Kaypakkaya geleneğinden gelenlerin önemli
bir güçleri de vardır. Bir önceki yerel seçimlerde bu görüldü. Bu kez, ortak
hareket edilmezse, Dersim’i CHP’ye kaptırma olasılığı daha güçlü gibi
gözüküyor. Tabi, burada, bunu belirleyecek olan izlenecek doğru siyasal
taktiklerdir. Ve bu siyaset, kitlelere;
siyaset olarak biz de varız gücünü kendinde bulabilecek mi? Yoksa, Hegel’in
“var-yok” özdeşliğine mi sığınılacak, hep birlikte göreceğiz. Çünkü siyasette
duygusallığa yer yoktur. Siyasette, sınıfsal çıkarlar her zaman önde gider.
Bu yaklaşım, tüm siyasal
gelişmeler için de geçerlidir. Doğa gibi toplumsal yaşamda da siyaset boşluk
tanımıyor. İşçi sınıfının gerilediği ya da geri adım attığı yerde, o adımı bir
başkası atıyor ve sınıf demokratik mevzilerini de kaybediyor.***11.12.2013