Yusuf KÖSE
Dünyadaki sınıf çatışmaları değişik bir
biçimde kendini gösterse de, bu, emek-sermaye çelişmesinden kaynaklı
mücadelenin, değişik ülkelerde değişik görünümlerinin aynı yönde
ilerleyen toplamıdır.
Burjuvazinin değerler
sisteminin bütünü, sermayenin kar oranıyla orantılıdır. Bu nedenle de, onun
kültürel değerler birikimi de, borsaların iniş ve çıkış çizgileriyle
sınırlıdır. İnsanlığın binlerce yıl yarattığı kültürel değer ve birikimler,
burjuvazi için kara dönüştürülmediği sürece hiç bir değeri/önemi yoktur. O,
karını artırmak için kendisini asacak ipi de kendisinin satmasını isteyecek
etik bir değerler özeliğine sahiptir.
2013’e gireceğimiz bu günlerde,
burjuvazinin durumu hiç de iyi değil. Dünya ateş ve barutla birlikte dönüyor.
Bir tarafta burjuvazinin ezilenlere yönelik yoğun saldırısı ve diğer tarafta,
başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçilerin bunlara karşı sınıf savaşımı, ateşle
barutun bir arada olması gibidir.
Burjuvazi, kan dökmeden ve ezilenlere karşı
saldırganlığını artırmadan kapitalist sistemi sürdüremiyor. Bugün emperyalist
burjuvazinin her tarafta ve değişik (“demokrasi”, “insan hakları” ve “terörizme
karşı” vb. vb. gibi) adlar altında saldırganlığını artırarak varlığını
sürdürmesi, kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden üretimi içindir. Bu
ilişkiler, barış içinde üretilemez. Yani, hiç bir yerde savaş ve işgaller, acı
ve göz yaşı olmadan, kan dökülmeden burjuvazi yaşayamaz, kapitalist sistemi
sürdüremez. Bu, niyetten öte, sistemin kendi yapısal bir özelliğidir. Çünkü,
kapitalist sistem tarihsel miadını çoktan doldurmuş ve devamı ancak yoğun bir
savaşla sürdürülebilir. Burjuvazi de bunu yapıyor.
Dünyanın her kıtasında ve her
ülkesinde savaşlar mevcut. Ya ezilen ulusların ezen ulusa karşı savaşımı, ya
emeperyalist işgal ve saldırganlık ve halkların buna karşı koyuşu ya da işçi ve
emekçilerin sınıf mücadelesi vardır. Mezhepsel, dinsel ve daha değişik adlarda
ve yer yer emperyalist tekellerin yönlendirmeleriyle süren savaşlarla dünya
dönmeye devam ediyor.
Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan
Amerika’ya kadar dünyanın dört bir kıtasında genel anlamda ezilenlerin, özel
olarak da işçi sınıfının geleceği kazanmak ve geleceği biçimlendirmek için
sınıf mücadeleleri sürüyor. Emperyalist burjuvazi ve işbirlikçileri ne denli
zora başvurursa vursunlar, sömürü ve zulümden kaynaklı çelişmeler çatışmasız
duramaz. Önemli olan, bu çatışmanın doğru bir rotada hareket etmesini sağlamak ve
bu çatışmaya daha geniş yığınları katarak daha örgütlü bir hale getirmektir.
Burada, sınıfın öz örgütlerine
büyük görevler düşmektedir. Sınıf bilinçli olmayan mücadeleler başarıya
ulaşamayacağı gibi, sınıfın kazanımlarını ileri taşıyamaz. Bu nedenle, sınıf
bilinçli proletarya etrafında örgütlenmek ve devrimci mücadeleyi bu temelde
yükseltmek zorunludur.
Dünyada, işçi sınıfı ve ezilen
halkların mücadelesi küçümsenecek gibi değildir. Burjuva basını onların sesini
görmezden gelse de, yok saymaya çalışsa da, onlar sokakların hakimi olamya
karalı gözüküyor.
Dünya’nın çeşitli ülkelerinde ezilenlerin
bu mücadeleleri mevcuttur ve büyük ilerleme sağlayan ülkelerde vardır.
Bazılarının karamsarlık yaymaya çalıştığı gibi, işçi sınıfı ve emekçiler,
uyutulmaya çalışılsa da uyumuyor. Tersine,
bütün baskılara karşın sokakları zaptetmeye çalışarak, geleceğini inşa etmek
için ilerliyor.
Demokratik ve ilerici
mücadeleler red edilemez. Ama bunlar,
proletarya diktatörlüğünü hedeflemeyen sosyalizm mücadeleleri ile birleşmezse, burjuvazinin saltanatına son
vermek olası değildir. Oportünizme karşı kararlı mücadele edilmeden
emperyalizme ve gericiliğe karşı kararlı mücadele verilemez.
Kitleler, kendiliğinden
mücadelelerin içine girerler, fakat, sınıf bilinçli işçilerin önderliği olmadan doğru yönü bulamazlar. Bazı ahmak
küçük burjuvaların; “kitlelere dışarıdan bilinç götürmek gereksizdir” yollu
söylemleri ve “öğütleri”, küçük burjuvazinin örgütlü mücadeleden kaçışından
başka bir şey değildir. Kitlelere sosyalizm bilnci götürülmeli, örgütlenmeli ve
mücadelenin içine çekilmelidir. Bu yapıldığı anda burjuvazinin ölüm çermberi
her geçen gün daralıp, insanlığın diri yanı daha bir öne çıkacaktır.
Ezilen kitleler, kendi
kaderlerinin “yazgısını” burjuvazinin elinden alarak, kendi kaderlerine
kendileri yön verme bilincine eriştiklerinde, burjuvazinin ve onun kapitalist
sisteminin tarih sahnesinden silinmesi de aynı günlere denk gelecektir.
Haramilerin saltanatının
yıkılması, sosyalizmin kurulması ancak ve ancak kitlelerin sosyalizm bayrağı
altında ayağa kalkışıyla olacbilecektir.
Kitlelere, sosyalizmin propagandasını, hayatın her
alanında yoğun bir şekilde yapmak gerekiyor. Kitleler, kendi yaşamları,
üretimdeki yerleri ve üretimden aldıkları payla bunu birleştirdiklerinde, kendi
sınıf gerçekliğini daha iyi görecek ve sınıfının devrimci dinamiğini
kuşanabileceklerdir.
2011’i Roboski katliamı ile kapatan Türkiye ve Kuzey Kürdistan,
2012’yi ODTÜ direnişleriyle kapatıyor. Bu da,
kitlelerin devrimci direnişlerinin gelişmesini ve 2013’ün daha yoğun bir
sınıf mücadelesiyle dolu geçeceğinin işaretini veriyor.
Dünya, ateş ve barutun birlikteliğinden gücünü alan sınıf
savaşımların okları üzerinde; kapitalist sistemin sonunu getirmek, sosyalist
sistemin inşasını başarmak için dönmeye devam ediyor.
Yeni yılda daha örgütlü, daha güçlü devrimci mücadele
olması dileğiyle....
*** 30.12.2012