Avrupa’da
Faşizmin Ayak Sesleri
Yusuf
KÖSE
“Emperyalist
Büyük Savaşa Doğru”1
yazı dizisinde ele almıştım. Dünya genelinde hızla bir
gericileşme yaşandığını ve bu gericileşmenin AB ülkelerini de
içine aldığını yazmıştım. Bu aynı zamanda emperyalist savaş
hazırlığının bir göstergesi olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Ve Türkiye’deki gelişmelerin ve uzun yıllardır islamcı-faşist
bir yönetimin iktidarda tutulmasınında bu gelişmelerden ayrı ele
alınamayacağı saptamasında bulunmuştum.
Son
yıllarda AB ülkelerinin her birinde hızla bir gericileşme ve iç
faşistleşme başlamıştır. Göçmen karşıtı politikaların
arkasına sığnarak geliştirilen gericileşmenin hedefinde işçi
sınıfına yönelik saldırılar yatmaktadır.
Emperyalist
burjuvazinin “şaşalı neoliberal politikaları, kapitalizmi daha
derin bunalımların içine itmesinin yanısıra faşizmi yeniden,
ağır-aksak yürüyen burjuva “demokrasi”sinin alternatifi
haline getirdi. Burjuvazi, şimdi de
kitlelere, faşizmi “popülist politikalar” olarak yutturmaya
çalışıyor.
Avusturya
bu konuda daha ileri giderek 1800’lü yıllarda gündemde olan,
günlük çalışma süresini 12 saate (haftalık 60 saat) çıkarmak
istiyor. “İş saatinin esnekleştirme” adı altında
faşist-gerici koalisyon hükümeti, işçi sınıfına yönelik sert
bir saldırıya hazırlanıyor. Bunu elbette ki diğer ülkeler
izleyecektir. Bunların başında da Almanya gelmektedir.
Avuturya
işçi sınıfı gerici-faşist yasaya karşı direniyor. En son 30
Haziran 2018 tarihinde yüzbini aşkın işçi Viyana’da protesto
etti. Avusturya işçi sınıfı protestoların devam edeceğini ilan
etmiş durumda.
AB’nin
kalelerinden Almanya ise gericileşmenin başını çeken ülkelerin
en önde gelenidir. Her ne kadar “sessiz” gibi görünse de
AB’deki gericileşmenin destekçi ve öncülerindendir. Alman
tekelci sermayesi, özellikle 2000’li yılların başından
itibaren işçi sınıfına yönelik saldırılarını artırdı. O
günden bugüne kadar bir çok anti-demokratik faşizan yasalar
çıkarılıp yürlüğe sokuldu. İşçi ve emekçilerin alım gücü
düştüğü gibi, çalışma koşulları işçi aleyhine, işveren
lehine adım adım değiştirildi ve bu süreç devam etmektedir.
Alman
burjuvazisi, her zaman olduğun gibi, öncelik saldırısını
komünistlere karşı yapmaktadır. Alman komünistleri (MLPD) başta
gelmektedir.2
MLPD’nin çalışma alanlarını giderek daraltılmaya
çalışıyorlar. Bunun yanında Türkiyeli komünistlere ve Kürt
ulusal demokratik hareketine karşı da aynı baskı, yıldırma ve
pasifize etme yöntemlerini uygulamaktadır. Bunun bir parçası
olarak ev ve dernek baskınları günlük hale getirilmiş ve
komünist, devrimci-demokrat yerel ve göçmen hareketlerini
kriminalize etmenin yoğun çabaları içine girmişlerdir. Gelinen
süreçte, Alman burjuva devleti gizli bir polis devleti olmaktan
çıkıp, açıktan bir polis devletine dönüşüyor.
Alman
tekelci sermayenin CDU-SPD koalisyon hükümeti, bugüne kadar
çıkarılan anti-demokratik faşizan yasaların yetmeyeceğini
düşünmüş olmalı ki, şimdi de “Yeni Polis Yasası”
çıkarmaktadır. Bu işi eyaletlere bırakarak, merkezi fedaral
hükümeti bu yasalarından sorumlu tutulmamasına çalışıyor.
Oysa her şey planlı yürüyor. Önce Bayern eyaleti “Yeni Polis
Yasası’nı” (YPY) kabul etti3
ve peşinden Kuzey Ren Vestfalya eyaleti çıkarmaya ve peşinden ise
Aşağı Saksonya eyaleti gelmektedir. Yani, 16 eyalet sırasıyla
YPY çıkaracaktır. Bu işi parça parça yapmalarının nedeni ise,
muhalefeti parçalamak ve faşist polis yasasını halka yavaş yavaş
kabullendirmektir. Türkiye’de yürürlükte olan Terörle Mücadele
Yasası’nın bir benzeri Alman işçi sınıfı ve emekçilerinin
karşısına dikiyorlar.
Kapitalizmin
krizi artıkça ve sermayenin birikim süreci tehlikeye girince,
başta işçi sınıfı olmak üzere emekçilere yönelik saldırılar
artmaktadır.
II.
Emperyalist savaşımından sonra emperyalist burjuvazinin
jandarmalığını ABD yaparken, “demokrasinin beşiği” denilen
AB ülkeleri, aslında dünya gericiliğini geliştirme, destekleme
ve yaşatma merkezleri olmuştur. Kapitalizmin toplumsal sistem
haline gelmesinden sonrada bu böyle olmuştur. “Demokrasi beşiği”
aynı zamanda faşizmin beşiği olmuştur. Çünkü bu iki burjuva
rejimi bir madalyonun iki yüzüdür.
Almanya’da
25 Eylül 2017’de yapılan parlamento (Bundestag) seçiminde faşist
AfD partisinin (%12,6 oy oranoyla) meclise yüz milletvekili sokması,
Almanya’da gericileşmenin hızla artacağı ve artık burjuva
demokrasisinin kırıntılarının da ortadan kaldırılacağı
açıktı. Seçim değerlendirmeme de “artık hiç bir şey
eskisigi gibi olmayacak” diye yazmıştım.4
Ve bu öngörümde yanılmadım. YPY bunun en kaba görünen yanıdır.
Kamuoyu yoklamaları AfD’nin oylarının yükseldiğine işaret
etmektedir.
Alman
tekelci burjuvazinin koalisyon hükümeti şu anda politik kriz
içindedir. Merkel başkanlığındaki hükümetin ömrünün uzun
süremeyeceği benzemektedir. Tekelci burjuvazi, kapitalizmin yapısal
krizini, işçi ve emekçilere karşı baskı ve sömürüyü
artırarak aşmaya çalışıyor. Ancak, işçi sınıfı ve
emekçilerde bu faşist yasayı kabullenecek gibi gözükmüyor.
Önümüzdeki Cumartesi (07.07.18) günü Kuzey Ren Vestfalya’nın
başkenti Düsseldorf’ta büyük bir kitlesel protesto yürüyüşü
yapılacak.
Avrupa
burjuvazisi adeta dört koldan işçi sınıfına saldırıya geçmiş
durumdadır. Fransız burjuvazisinin özelleştirme ve işçiler aleyhine olan iş
yasalarını daha fazla işçiler aleyhine değiştirmesi, Avusturya’nın
günlük çalışma süresini 12 saate çıkarmak istemesi, Alman
burjuvazisinin bu yasalara polise daha fazla yetki vererek destek
vermesi, Avrupa burjuvazisinin güncel gericileşmesini en üst
boyuta çıkardığını ve bunun bir adım ilerisinin faşizm olduğu
olgusunu net olarak ortaya koymaktadır. 1930’lar yeniden yaşıyor
gibi...
Önümüzdek
sıcak günler işçi ve emekçileri beklemektedir. Türk egemen
sınıfları da işçi direnişlerinden azade olamayacaktır.
Kapitalizmin her geçen gün kararttığı dünyayı aydınlatmanın
zamanı çoktan geldi. Burjuvazi insanlığı ve dünyayı
uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Görev uluslararası işçi
sınıfınındır. İşçi sınıfı, burjuvazinin bu azgınca
saldırılarına karşı kapitalizmi yıkarak; sınıfsız, sömürüsüz
bir sosyalist toplum kurarak cevap verecektir. 04.07.2018
***
1
Bkz.http://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/emperyalist-buyuk-savasa-dogru-birinci-bolum
2
MLPD’nin banka kontoları kapatıldı. Gençlik
Festivali’ne polis baskını –Grup Yorum bahane edilerek-
düzenlendi ve en son on yıldır kullandığı kültür merkezi
–binanın gerekli yasal izini yok gerekçesiyle- kapatılıyor.
3
Nisan ayında yapılan protestolardan sonra, 10.05.2018 tarihinde 40
bini aşkın kişi Münih’de YPY protesto etti. Ve tüm
eyaletlerde işçi ve emekçiler protestoya hazırlanıyor.
4
Bkz.http://aimedia.uk/hkv0/kose-yazisi/fasizm-almanyada-resmilesti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder