16 Mayıs 2021 Pazar

Kapitalist Devlet: Burjuvazinin Tüm Pisliklerinin Biriktiği Lağım Çukurudur!

 


Bu tablo'daki %10,  2020 yılında daha da zenginlşmiştir 

 

Kapitalist Devlet;

Burjuvazinin Tüm Pisliklerinin Biriktiği  Lağım Çukurudur!

Yusuf KÖSE

Kapitalist devlet, burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde egemenliğni kurduğu bir iktidar aracıdır. Toplum içinde azınlıkta olan burjuva sınıfı, bu devlet sayesinde, çoğunluk üzerinde kurduğu diktatörlüğüne bir yasal ve meşruti bir zemin hazırlar. Bir avuç haydutun çoğunluk üzerine kurduğu baskı ve sömürü sisteminin temiz olması bekelenebilir mi? Elbette ki hayır!

Hiç bir kapitalist devlet “temiz” değildir ve temiz olamaz. Çünkü, bir avuç azınlığın çoğunluk üzerinde esas yanı baskı ve zor olan kurduğu ve sürdürdüğü bir iktidar biçiminde,  ne “temiz toplum” ne de “temiz devlet” olabilir. Sömürü ilişkilerinin hiç bir biçimi toplumsal anlamda temiz olamaz.

Başkalarının emeğini çalarak, onları karın tokluğuna çalıştırarak, bütün üretim araçlarına el koyup, toplumun ezici çoğunluğunu yaşam araçlarından mahrum bırakarak, bir avuç burjuvaziye mahkum eden bir sistemin; ister başta sosyal demokrsi olsun isterse faşizm olsun, temiz bir toplum ya da temiz bir devlet olması söz konusu olamaz.

Sömürü ilişkilerini, bir sistem olarak yürütmenin esas yolu baskıdır. Çalışanları baskı altına almaktan geçer. Bunun için, mahkemeler, polis, ordu ve bütün bürokrasi ve elbette esas olarak toplumsal rıza gibi gösterilen anayasa ya da kanunlar, bütünüyle sömürü ilşkilerinin yürütmeyi garanti alatına alan ve düzenleyen bir şekilde oraganize edilir. Bu düzenleme faşist iktidarlar döneminde daha çıplak ve aleni olarak yapılırken, burjuva demokrasisinin asgari ölçüde uygulandığı ülkelerde ise, deyim yerinde ise “çaktırmadan”, “yumuşak” bir şekilde yapılmasına kısmen dikkat edilir. Örneğin, İskandinav ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi.

Ama her ikisi de burjuva diktatörlüğüdür ve her ikisi de işçi sınıfı ve emekçileri sömürmek için vardır.

Sömürü ilişkileri, her türlü burjuva pisliğini içinde barındırır. Bu bazan açıktan lağım çukuru gibi toplum üzerine bir koku salar. Bazan ise daha gizli yapılmaya çalışlılır. Türkiye, İran, Kolombiya, Hindistan, Brezilya ya da ABD’nin diğer ülkelerde yaptığı katliamlar ve CIA’nın çevirdiği tüm pislikler gibi, ve daha nice ülkelerde olduğu gibi açıktan yapılır. Gizlenemez hale gelir. Burjuvazi arasındaki çıkar çatışmalarından dolayı Mehmet Ağarlar, Çakıcılar, S. Pekerler ve daha niceleri gizlenemez.

Ancak, burjuva devletin kirli yanının “mafya ilişkileri” gibi göstermek, burjuvaziyi temize çıkarmak, burjuva diktatörlüğünü halkın devleti gibi göstermek gibi tehlikeli ve yanlış yönlendirilen bir yanıda vardır. Burjuva liberal kesimler bunu yapıyor.

En temiz gözüken burjuva devletlerinden en kirli görünenine kadar hepsi de işçi sınıfı ve emekçilerin karşısında kirlidir. Burjuva sisteminin kendi varlığı temiz değildir. Çalışanın emeğini çalan, sömüren, ona baskı uygulayan ve bunları sadece bir avuç burjuvazi için yapan bir sistem nasıl temiz olabilir ki?

Toplumsal sistemin temizliği, sömürü ve baskı ilişkisinin olmadığı yerde olur.

Kapitalist devlet içinde, ne burjuvazisi ne de onun hizmetinde çalışanlar temizdir. Bu bağlamda toplumsal olarak da büyük bir ideolojik kirlenme vardır. Üretim araçlarından yoksun mülksüzleştirilmiş ezici çoğunluğunun bir kısmının burjuva siyasetinin etkisi altında kalması ideolojik bir kirlenmedir.

Burjuva devletinde, şirketinden siyasetçisine kadar kirlenme diz boyudur. Çünkü, sistem başka türlü yürümez ve yürütülemez. Özel mülkiyet ilişkileri üzerine kurulmuş, birbirinin üzerine basarak, birilerini ezerek, birilerini sömürerek, birilerini aç bırkama pahasına zenginleşme ve iktidar olma toplumsal ilişkisin de “temiz”lik bulmaya çalışmak bir aldatmacadır.

En büyük kirlilik, işçilerin sömürülmesidir. En büyük baskı, en büyük sömürü ilişkisi Kod-29 gibi yasaları işçilere karşı uygulamaktır. Kod-29’un olduğu, işçilerin sorgusuz sualsiz işten çıkarıldığı ve bu yasayla aşağılandığı, kriminalize edildiği bir yerde “temzi”lik aramak, saflıktan öte burjuva sömürü sisteminin kirli yüzünü gözden kaçırmak demektir.

Kürt olduğu için ulusal hakları yasaklanan, dili yok sayılan, ve salt bu nedenle katledilen, aşağılanan bir ulusun varlığı kabul edilmemek için her türlü zulmü reva gören bir devletin temiz olması nasıl olur?

Barış istediler diye işten atılan ve tüm medeni hakları elinden alınarak yaşayan ölü haline getirilen bir devletin  “temiz” olaması nasıl olur ki?

Bu bağlamda, Türk devleti kurulduğu günden itibaren temzi değildi. Dün M. Kemallerin Topal Osmanları vardı. Bugün aynı yöntemle hareket eden Erdoğanların, M. Ağarları, Çakıcıları ve S. Pekerleri var. Bunlar, aysbergin görünen çok az bir kısmıdır. Bunlar, burjuva devletlerinde her zaman olur ve burjuvazinin ihtiyaç duyduğunda tetikçi olarak kullanılır. Kullanım süresi bitince de bir şekilde tasfiye edilirler. Ama ihtiyaç duyduklarında yenilerini yaratırlar. Ya da el altında tutularak bekletilirler. Egemen sınıflar arasındaki bölüşüm ve iktidar ilişkilerindeki anlaşmazlık sonucu bu tür  pislikler daha fazla ortaya dökülür.

Devletin esas sahibi olan, Koçların, Sabancıların, OYAKların, Rönesans Holdinglerin,  Kolinlerin, Cengizlerin, Yıldız Holding’lerin ve daha onlarca tekelin pislikleri topluma analtılmadan, bunların sömürü ilişkilerinin bu tür mafyatik ilişkileri kaçınılmaz kıldığı anlatılmadan ve gösterilmeden, ve elbette, bu sömürü ilişkileri yıkılıp yerine sosyalizm kurulmadan “temiz” toplum aramak yetersiz ve eksik kalır.

“Derin Devlet” denilen olgu, devletin kitlelerden gizlemeye çalıştığı yerdir. Ama burjuva devletinin dışında ya da onun bilgisi dahilinde olmayan bir şey değildir. “Derin devlet” devletin ta kendisidir.

Devletin mafyatik ilişkileri her zaman vardır ve bu kroniktir. TC kurulduğu günden itibaren, güvenlik güçlerinin yanısıra, mafyatik  tetikçisini de beraberinde taşımıştır. MİT’inden iki ayaklı itine ve ayakçı tetikçilerine kadar bu böyledir. Bunlar elbette teşhir edilmelidir. Üzerine üzerine gidilmeli, ama bunlar yer altına çekilince ya da devlet tarafından görülmeleri engellenince, bu devlet temize çıkmıyor. İşçi sınıfı ve emekçilere bu anlatılmalıdır.

Bugün ortaya dökülenler bilinmeyen şeyler değil. Daha fazlasıyla bilinenler var. Erdoğan iktidarının ekonomik olarak ağır bir kriz yaşaması, siyasi olarak yönetememesi ve toplumsal çürümenin hat safaya varması sonucu ortaya dökülen pisliklerin küçük bir kısmı. Artık, her sıradan vatandaşın bile ayağına dolanan kapitalist toplumsal sistemin pislikleri. Burjuva sisteminin  bu çürümüşlüğü, kitlelerin kazanılmasında, örgütlenmesinde; komünist ve devrimcilerin derlenip toparlanması içinde önemli bir teşhir malzemeleri de biriktirmektedir. Burjuva sisteminin en zayıf en çürümüş yerlerinden vurulması, tatktiksel devrimci mücadelelerin geliştirilmesi için önemli bir araçtır.16.05.2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder