ABD Göçmen İşçiler
III.
BÖLÜM
Kapitalistler
İşgücü Arayışında1
Bütün
dünya da burjuvazi dinamik işgücü arayışı içindedir. Nüfusun
giderek yaşlanması ve 65 yaş üstü nüfusun artması, burjuvaziyi
kara kara düşündürmektedir. Bu nedenle de göçmen işgücüne
olan gereksinimleri, uluslararası sermayenin büyümesine ve
üretimin genişlemesine koşut olarak her geçen gün daha fazla
artmaktadır. 2016-2017 yılları arasında Almanya’nın bir
milyonu aşkın Suriyeli göçmene kapılarını açmaları burjuva
hümanizmi nedeniyle değil, Alman sermayesine, yeni dinamik işgücü
kazandırmak içindi. Yine, Alman burjuvazisinin Türkiye, Ürdün ve
Lübnan mülteci kamplarından seçerek göçmen almasının nedeni
de buydu. Esas tercihleri olan; eğitimli, meslek sahibi ve genç
işgücü sahiplerini Almanya’ya aktardılar.
Emperyalist ülkelerde, sermayenin birikimi ile işgücü artışı aynı oranda büyümüyor. Sermaye, işgücü nüfusunun artışına oranla katlanarak büyüyor. Bu da kaçınılmaz olarak, büyük bir işgücü açığı ortaya çıkarıyor. 2. Emperyalist savaşta
işgüçlerinin önemli bir bölümünü savaşta yitiren burjuvazi,
ondan sonra dışarıdan işgücü alımlarına başlamışlardır.
Almanya, İngiltere ve ABD bu konuda başı çekmiştir.
Bugün
AB’nin büyük emperyalist ülkeleri, her yıl göçmen almak
zorundalar. Bunu eksilen işgüçlerini tamamlamak için yapıyorlar.
Pazar tezgahlarından elma armut seçer gibi mülteci kamplarından
işgücü seçtiler. Bertelsmann Vakfı’nın açıklamasına göre,
Almanya’nın her yıl en az 260 bin2
göçmene gereksinimi var. Vakıf, dışarıdan göçmen alınmazsa,
2060 yılına kadar Almanya’nın nüfusu yaklaşık 16 milyon
küçüleceği tahmininde bulunuyor.
AB’nin
ileri ülkelerini, Romanya, Bulgaristan, Slovakya ve diğer Doğu
Avrupa ülkelerinin işgüçlerinin en kuzeyden en güneye
aktarılması da yetmiyor. AB ülkeleri dışından işgücü gelmesi
gerekiyor.
AB
ve diğer gelişmiş emperyalist ülkeler yaşlanan ve azalan işgücü
karşısında kara kara düşünüyorlar. Robotlar çare olmuyor.
Sermaye birikimi için canlı emeğe, işçinin işgücüne
gereksinimi var.
Burjuvazinin
işgücüne gereksinimi olmasaydı, dışarıdan büyük işgücü
göçü almasına gerek olmadığı gibi, sınır duvarlarını sıkı
sıkı kapatırdı. Tersine, Almanya kalifiye eleman almak için
kampanyalar düzenliyor, ancak, işgücü açığını kapatacak
kadar gelen yok.
“Elektronik
eşya üreticileri eş başkanı, kalifiye göçmen işçilerini
çekmek için, Almanya’nın daha iyi perspektifler sunması
gerektiğini söylüyor. Kauçuk ve plastik Bileşenleri Üreticileri
sorumlusu ise, vasıflı yeterli işgücünün yetersizliği
büyümenin önünde engeldir” diyebiliyor.
Bu
kapitalistlerin aklına, “yapay zeka ve robotlarla bu sorunu
çözeriz” diye, nedense gelmiyor. Büyümek ve sermaye birikimi
denince; öncelikle canlı işgücü akıllarına geliyor. Oysa,
bizim küçük burjuvaların akıllarına hemen, dijitalleşme ile
kapitalist sistemde işçiyi işgücünün dışında bırakıp,
üretimi yapay zekaya teslim ederek, artı-değerin
gerçekleşebileceği geliyor ve bunu kapitalistler bilmiyor(!)
AB
ve ABD gibi en büyük emperyalist ülkeler, nicel olarak büyük
sayılacak nüfusa sahip olmalarına karşılık her yıl yeni göçmen
işçi alıyorlar. Bunların bir kısmı kaçak olarak giriyor ve bir
kısmı ise yasal yollardan geliyor. Ayrıca, AB, Çin, Kanada, ABD
ve diğer gelişmiş kapitalist-emperyalist ülkelerde yasa dışı
(kayıtsız) binlerce işçi var. Bunların hepsi çalışıyor, ama
oldukça ucuza ve bütün sosyal haklardan yoksun olarak. Bunu
devletler biliyor. Ve hatta ne kadar “kaçak” göçmen olduğunu
ne kadarının “kayıt dışı” çalıştığını yaklaşık
olarak biliyorlar ve işçilerin “kaçak” olarak
çalıştırılmalarını sessiz kalarak destek veriyorlar. Ne de
olsa, burjuvazi için muazzam bir katma değer (artı-değer)
birikimi sağlıyor ve sermayenin büyümesine katkıda bulunuyorlar.
Gelişmiş
emperyalist-kapitalist ülkeler, dün geri kapitalist ülkelerin
(sömürge-yarı-sömürge) yeraltı zenginliklerini kendi ülkelerine
taşırlarken, bugün işgüçlerini kendi ülkelerine taşıyorlar.
İşgücü, burjuvazi için madenden daha değerli bir metadır.
“Verecek madeniniz yoksa, işgücünüz var, onu verin” diyorlar.
Çünkü ikisinin de hem kullanım hem de değişim değeri var.
Ancak, ikincisi daha önemli. İkincisi (işgücü) olmazsa, maden
kendi kendine meta haline gelip değişim değeri kazanamaz.
Türkiye’de
göçmen işçilerin yoğun bir şekilde çalıştırıldığı
biliniyor. Bir bakan yardımcısı, Suriyeli göçmenlere yönelik
ırkçı saldırı yapanlara şöyle seslenmişti:
“Türkiye
3 milyon insani beşeri sermaye olarak da görmelidir. Şu anda
Kahraman Maraş’ta, Adana’da, Osmaniye’de, Gaziantep’te hatta
Ankara’da OSTİM’de bir çok ilde Suriyeliler olmazsa düz
işçilik yapan yok. Fabrikalarımız durur.”4
İşçi
sınıfının (canlı emek) yerine robot’tan artı-değer bekleyen
kimi liberal burjuva ve küçük burjuva düşüncelilerin
görüşlerine pek değer vermiyor, sermayenin sözcüleri.
Türkiye’nin o zamanki bakan yardımcısı sorunu net olarak ortaya
koymuştur. Suriye’liler “ beşeri sermaye”dir, yani artı-değer
üreten canlı emektir. Bunlar olmazsa burjuvazinin üretimi duracak.
İşçi, burjuvazinin gözünde ve nezdinde, canlı bir meta, yani,
“sermayedir”. Çok kaba kaçnmasın diye önüne “beşeri”
sözcüğünü de ekliyorlar.
Burjuvaziye
kalifiye eleman gerekli ama “düz işçi”de gerekli. Bu en
gelişmiş ülkelerden en geri ülkelerine kadar böyledir.
Kapitalizmin daha fazla geliştiği ülkelerde düz işçiye
burjuvazinin gereksinimi yok demek, kapitalist toplumsal yapıdan
bihaber olmak anlamına gelir. Bugün, Almanya’da, günde 2-4 saat
arası sosyal haklardan mahrum işlerde çalışanların sayısı,
yaklaşık 8 milyon5
civarında. Bunlar kalifiye eleman değil, temizlik işçileri,
kasiyer (süpermarketlerde kısa süreli çalışanlar), paket
dağıtıcıları ya da benzerleri. Sigorta ve emeklilik haklarından
yoksun sadece iki saatlik işlerde çalışanların sayısının
toplamı 2 milyon 373 bin. Düşük ücretli işlerde çalışanların
toplam sayısı ise yaklaşık 7,5 milyon. İşte en gelişmiş
ülkelerden birinin durumu. Burada resmi olarak 2 saatlik olarak
gözüken işlerin büyük çoğunluğunun 8 saati aşan işler
olduğunu belirtelim. Özellikle küçük işletmeler, göçmenleri
iki saat olarak gösteriyorlar, ama 8-10 saati aşkın
çalıştırıyorlar. Bunu, düşük ücretli olduğu için çalışan
işçi de istiyor, küçük patronda istiyor. Daha fazla sigorta ve
yan vergileri ödememek için. İşçinin işine gelmesinin nedeni,
aldığı ücretin çok düşük olması nedeniyle, yarı-işsizlik
parası ya da aldığı ücretin üstünü tamamlayacak sosyal yardım
almak istemesinden kaynaklanıyor. Çünkü aldığı ücretin düşük
olması nedeniyle geçinemiyor, sosyal yardıma gereksinim duyuyor.
“8
saat çalışıp iki saat çalışıyor” görünen durumundan,
Alman devletinin haberi yok mu? Elbette var. Ancak, buna göz
yumuyor. Çünkü, ucuz işgücü karşılığında daha fazla
artı-değeri (katma değer) burjuvaziye kazandırıyor. Burjuvazinin
sosyal yardım adı altında ödediği, bu artı-değerin çok çok
gerisinde. Deyim yerindeyse, Alman tekelci sermaye devleti, “kaz
gelecek yerden ördeği” esirgemek istemiyor. Kendisi kaz alırken,
bunun karşılığı sosyal yardım olarak ördek (ucuz tavuk demek
daha denk düşer) vermeyi daha karlı buluyor.
AB
ülkelerinin (özellikle gelişmiş sanayiye sahip olanlar) çoğu bu
yöntemi uyguluyor. Türkiye ise sömürüyü daha çıplak yapıyor.
Milletvekilleri ya da AKP’li siyasetçilerin evlerinde
“intihar”ları(?), göçmen genç kızların, karın tokluğuna,
ölümüne bir yaşam durumlarını gösteriyor. Ve ev işçileri
(hizmetçi) kiralayan uluslararası firmaların olduğu da bilinmeli.
Bu firmaların çalıştırdığı işçiler adeta kölelik
koşullarında çalışıyor. Bütün sosyal haklardan yoksun
oldukları gibi, Türkiye’de olduğu gibi, öldürüldüklerinde de
sahip çıkanları olmuyor. Suçlu öldüren değil, ölen işçiler
oluyor.
ABD’de
durum bundan farklı değil. Milyonlarca “kaçak göçmen”
işgücünün varlığına göz yumuluyor. Sınır duvarlarını
kaptmaları ya da kapatmak istemeleri, daha fazla göçmenin
kontrolsüz bir şekilde gelmesini önlemek içindir. Kendileri
seçerek almak istiyor. Dünya da en fazla “kaçak” göçmenin
çalıştığı ülke ABD’dir.
Bütün
emperyalist ülkeler, her yıl, en az bir 30 yıl sonraki demografik
yapı tahminini raporlaştırılar. Ve yapılan bütün demografik
durum raporları, o zamana kadar yaşlı nüfusun artacağı, genç
nüfusun oldukça azalacağını söylüyor ve bunu önlemek içinde
göçmen işçi alma politikalarını uygulamaya sokuyorlar.
Örneğin
Çin’in 2050 yılında 65 ve üstü yaş oranı artarken, 15 yaş
altı nüfus azalıyor. ABD’de durum aynı. Bu ülkede, 15 yaş
altı nüfusun oranı toplam nüfusun %20’lerin altına düşüyor.
Her iki büyük emperyalist ülkenin istihdam edilen nüfusun genel
nüfus içindeki oranını verelim: ABD’de 15 ve üstü yaşın
toplam nüfus içindeki payı (2018 yılı için) 59,6. Çin’de
ise bu oran %65,7. Arada %6’lık bir fark var. Bunun anlamı
ABD’nin nüfusu Çin’den %6 oranında daha yaşlıdır. ABD’nin
“haspinik” diye küçümsediği Latin Amerikalı genç göçmen
nüfusu neden kendine çektiğinin yanıtı bu verilerin içindedir.
ABD devlet istatistik bürosu (U.S. Bureau Of Labor Statistics.
www.bls.gov), nüfusun ne kadarı
beyaz, ne kadarı siyah, ne kadarı Çinli ve ne kadarı “hispanik”
vs. hepsini ayrıntılı olarak kayıtlara geçiyor.
Sanayi
üretimin en yoğun olduğu ülkelerin biri olan Japonya’da da
durum farklı değildir. 2050 yılına gelindiğinde 15 ve altı yaş
grubu genel nüfusa oranla büyük bir düşüş gösterirken, aynı
oranda 65 ve üstü yaş oranı genel nüfusa oranla artış
göstermektedir. Örneğin, 15 yaş altı grup 2005 yılında genel
nüfus içindeki payı %13,8 iken, 2018 yılında %12,7’e
gerilemiş. 15-65 yaş arasındaki nüfus 2005 yılnda %66,5 iken
2018 yılında %59’a gerilemiş.6
Genel olarak genç nüfus gerilerken, yaşlı nüfus artmaktadır.
Genç nüfusun gerilemesi, işgücü oranın düşmesi anlamına
geldiğinden kapitalistler bu düşüşü önlemek için başka
ülkelerden işgücü göçü çekme politikasını uyguluyorlar.
Ayrıca, nüfus toplamda da bir azalışa trendi içine girmiştir.
Bu nedenle de Japonya yabancı işgücü göçüne gereksinim duyuyor
ve 2017 yılına göre 2018 yılnda yabancı sayısında %6,6 (bazı
kaynaklar bunu %7,5 olarak veriyor) bir artış göstererek toplamda
2 milyon 730 bine çıkmış. Ayrıca ülkede 11 bini aşkın
Vietnamlının “illegal” yaşadığı da belirtiliyor.7
Ve yabancı işgücünün toplam genç nüfus içindeki oranı %5,8.
Bu da Japon burjuvazisinin genç göçmen işçilere ülkeye kolay
girmesini sağladığının bir göstergesidir.
Ayrıca,
Japonya Hükümeti, 2018 Mayıs’ı sonunda yaptığı bir
açıklamada, dışarıdan işgücü alımının kolaylaştırılması
için yasalarda reforma gittiğini duyurmuştu. Bunun anlamı; 2025
yılına kadar işgücü sıkıntısını giderebilmek için,
dışarıdan 500 bin işgücü göçüne izin vereceği
belirtiliyor.8
Şu anda büyük bir işgücü açıklığı olmasına karşın,
Japon hükümetinin hesaplamasına göre 2040 yılına gelindiğinde
15-64 yaş arası nüfusta 15 milyon düşüş olacakmış.9
Gelişmiş
sanayi ülkelerinde var olan bir gerçek; genel anlamda nüfusta bir
azalma (dünyanın toplam nüfusu da dahil), genç nüfusta burjuvazi
açısından ürkütücü bir düşüş eğilimi yaşanırken, aynı
oranda 65 ve üstü yaşta bir artış trendi yaşanmaktadır.
Şu
rahatlıkla söylenebilir; bütün eski emperyalist ülkelerde iç
göç hareketi çok önceden (ikinci dünya savaşıyla beraber)
bittiği için, dışarıdan işgücü alma eğilimi içine
girmişerdir.
Bugünün
Türkiye’si, artık dışarıdan işgücü alma durumuna gelmiştir.
Hem sanayinin gelişmesi hem de nüfusun yaşlanma eğilimi içine
girmesi ve iç göçün esasta son sınırına gelmesi, Türk
burjuvazisini dışardan işgücü almaya zorluyor. 2019 verilerine
göre Türkiye’de toplam 5 milyon 75 bin göçmen yaşadığı
söyleniyor. Bu bilgileri, Türkiye’nin içişleri bakanı, TBMM’de
“Türkiye’de Göç Yönetimi” ile ilgili “içişleri
komisyonu”na veriyor.10
Bu rakamın eksik olduğu, kayıtsız çalışan daha çok göçmen
olduğu ileri sürülüyor.
Türkiye,
Afganistan, Pakistan, İran, Irak ve Afrika ülkelerinden gelen yoğun
bir mülteci çekme alanı ve burası Avrupa’ya geçi güzergahı
olduğu için, göçmenlerin ilk durak alanı diyebiliriz. Ne var ki,
Avrupa’ya ulaşmak amacıyla gelenlerin bir bölümü burada
kalıyor. Ve Türkye’nin “iltica” politikası nedenyile resmi
iltica baş vuruları kabul edilmiyor. Ve yaşamak için en kötü,
en ağır koullarda ve ucuza (bazan angarya denebilecek düzeyde)
çalışmak zorundalar. 2017 yılı itibariyle Türkiye’de 1,5
milyon Afrika kökenli göçmen bulunuyor.11
Örneğin,
D. Şimşek’in (Universty College London, Faculty Member)
Afrikalılar içinde yaptığı bir Etnografik saha çalışmasından
kısa bir not:
“Çok
az para kazanıyorum ama uzun saatler çalışıyorum. Çoğumuz
tekstil atölyelerinde köle gibi çalışıyoruz. Bu işi
mecburiyetten yapıyoruz. Birlikte çalıştığımız Türkler bize
çok kötü davranıyorlar. Bazen yemek vermiyorlar ya da yemek
artıklarını veriyorlar. Bir çok Afrikalı kadın, patronların
cinsel tacizine maruz kalıyor.” (33 yaşında, Ugandalı, kadın,
Kumkapı)”12
Kapitalistler,
göçmenleri “kaçak” olarak kabul edip, ama “yurtdışı
yapmayıp” bütün sosyal haklardan yoksun ve bir köle gibi
çalıştırmalarının tek bir nedeni var; bunlar üzerinden daha
fazla sermaye birikimi sağlamak istemelerindendir. Türk
burjuvazisi, göçmen işçileri “çok sevmişe” benziyor. Çünkü
göçmen işçilerin “mecbur” olduklarını ve sermaye devletinin
bilinçli bir politikasının ürünü olarak, mecbur
bırakıldıklarını, en iyi onlar biliyor. Bütün sermaye
kesimleri ile işçiler arasında, devlet kanalıyla “yasal” bir
sözleşme olmasına karşın, burjuvazinin işçiden tek bir
beklentisi vardır: Hiç durmadan enerjisinin son sınırına kadar
çalışması, sosyal hakları gibi kavramları unutması –sağlık
sigortası, tazminat hakkı, emeklilik primleri, yıllık tatil
parası, sendikal hakkı, 8 saatlik gibi işgünü, işçi sınıfının
yüzyıllardır verdiği mücadele sonucu kazanılmış burjuva
haklarını, işçten çıkarma ve almalarının yasalara bağlanması
vb. gibi- gerekir. Sermaye karşısında bu tür haklar çok lükstür.
ABD’de
Göçmen İşçilerin Rolü
Burjuvazinin
göçmen işçilere gereksinim var ve göçmen iş gücü çekmek
için bir biriyle yarışmaktadırlar. Göçmenler üzerinde ırkçı
politika geliştirmeleri sorunun özünü değiştirmiyor ya da Trump
gibilerinin göçmen karşıtı politikaları Meksika sınırına
duvar örmeleri, tekellerin sermaye birikimleri ve birbirine karşı
rekabet edebilmeleri için, teknolojik gelişmelere gereksinimleri
olduğu gibi işgücüne de gereksinimleri daha fazlasıyla var.
Trump’ın
göçmen karşıtı politikası, ABD emperyalist devletinin gerçek
politikası değildir. Bugün, ABD’de, BM raporuna göre 48,5
milyon göçmen işçi var. Bir de kayıtlı olamayan işçiler söz
konusudur. Bunların ne kadar olduğu tam bilinmesede milyon rakamla
ifade edildikleri bir gerçektir. Bunun dışında 11 milyon13
da kayıt dışı, yani illegal olarak kalan göçmen var. Burada
hemen belirtmek gerekiyor. ABD burjuvazisi, 11 milyon kaçak göçmen
olduğunu ve bu “kaçak”ların, ABD tekelci ekonomisine ne kadar
katkıları (katma değerleri) olduğunu bilir, ama asla onlar
çalışma istatisitklerinde yer almazlar. 11 milyon işçi, en ağır
koşullarda ve tüm sosyal haklardan yoksun olarak adeta köle gibi
çalışırlar ve haklarını arayamazlar. Haklarını aramaya
kalktıkları anda karşılarına; “seni polise bildirir sınır
dışı ettirirm” yasası çıkarılır. Ve bu göçmenlerin çoğu
da ölene kadar “kaçak” olarak ABD’de yaşarlar.
Tabi,
bir de, 15 yaş altı çalışanlara da ististikler yer vermez. Ne
var ki, sayı olarak ne kadar çocuk işçinin ABD çalıştığı
bilinir. Çünkü ABD yasasına göre 15 yaş altı çocuk
çalıştırmak yasaktır. Ama aynı “kaçak” göçmen işçilerde
olduğu gibi bunlarda kayıtlarda yer almaz ve sosyal tüm haklardan
mahrumdurlar. 15 yaş altı çocuk işçiler: “eti senin kemiği
benim” türden sermayenin kölelerdir.
George
W. Bush Presidental Center’in raporu ve infografi’ne14
göre, ABD’nin Fortune 500 şirketi içinde yer alan tekellerin
kurcularının %40’ı göçmen kökenli. Bunu övgü olsun diye
yazmışlar. Yine göçmenlerin %7,6’sı kendi iş yerlerine
sahipler. Amerikalıların %50’sine kıyasla, göçmen kökenlilerin
%70’inin yaşı 25-64 arası. Oldukça yüksek bir genç nüfus.
Ayrıca, göçmen nüfus 2035 yılına kadar 18 milyon daha aratcağı
tahmin ediliyor. Aynı kaynağın verilerine göre, 16 yaş ve üstü
göçmenlerin %62’si çalışırken, aynı yaşlardaki Amerikalı
yerli çalışan oranı ise %58.
G.
W. Bush Enstitüsü-SMU (Souhthern Methodist Universty- Teksas)
Ekonomik Büyüme Girişim Direktörü’nün yazısından ABD’deki
göçmenlerle ilgili bazı görüş ve verileri buraya aktaralım.
Yazının başlığı, “Yasal Göçün Düşüşüne Neden Dikkat
Etmeliyiz.”
Aynı
sitenin yazarlarına göre, ABD’nin küresel ölçekte rekabet
edebilmesi için göçmen işçileri çekebilecek daha yumuşak
yasaların çıkarılması gerekiyor. Yani, ABD’nin göçmen
politikasının iyileştirmesini istiyorlar. “Modası geçmiş göç
yasasının, yerine ekonomik büyümeyi hedefleyen göç yasasının
reforme edilmesi şarttır”, diyorlar.15
Bunun anlamı; “genç ve eğitimli, meslek sahibi işgücüne
acilen gereksinmemiz var”dır.
Konumuz
göçmen işçileri incelemek olmamasına karşılık, günümüz göç
politikasının işgücü göçüyle doğrudan bir ilişkisi olduğu
için kısaca değinmek gerekiyor. Tekelci burjuvazinin işgücüne
gereksinimi var genç ve dinamik işgücü ise kapitalizmin daha az
geliştiği ülkelerde mevcut. Gelişmiş kapitalist ülkelerden
birbirine işgücü transferi olsada bu yeterli olmadığı gibi
oldukça da maliyetli. Çünkü Almanya’da çalışan birisinin
ABD’ye göç etmesi için daha yüksek bir ücret alması ve iyi
koşullarda yaşamasını koşullar. Yine, AB ülkelerinin sanayi
açısından ileri ülkelerinin birbirinden işgücü çekebilmeleri
içinde bu geçerli. Ancak, az gelişmiş ülkelerden gelen göçmenler
karın tokluğu ve kısmi bir sosyal güvence ile çalışmaya
razılar. Bunlar, sermaye kesimleri için oldukça cazip işgücü
potansiyeli.
Yasadışı
kalan 11 milyon göçmenin ABD’den kapı dışarı edilmesinin ABD
ekonomisine maliyeti oldukça pahalıya patlıyacağı hesaplanıyor.
11 milyon “kaçak” işgücünün eksilmesi, genel işgücünden
yaklaşık %4,5 oranında; GSYH’nin ise, 10 yıl içinde 4,7
trilyon ABD dolar kadar küçülmesi anlamına geliyor.16
Ve “kaçak” göçmenlerin ne koşullarda çalıştıklarını
burada özel olarak belirtmek gerekmiyor. Bu, en ucuz, en ağır ve
her türlü sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çalışma
anlamına geldiğini bilmemek olamaz. Göçmen
işçi demek maliyeti en düşük, artı-değer üretimi en yüksek
işçi demektir.
ABD’nin
toplam nüfusu Mart 2020 itibariyle 333,522 milyon.
Tablo-5
ABD’de
seçilmiş yıllarda iş gücü ve çalışlan sayıları (milyon)
2020
Şubat
|
2000
Şubat
|
1978
Şubat
|
|
Kurumsal
olmayan nüfus17
|
200,
968m
|
||
İşgücü
sayısı
|
126,954m
|
142,456m
|
100,837
m
|
İşgücüne
katılım oranı
|
63.2%
|
||
Çalışan
sayısı
|
122,669m
|
136,598m
|
94,519m
|
İşsiz
sayısı
|
4,285m
|
5,858m
|
6,318m
|
İşsizlik
oranı
|
3.4%
|
4.1%
|
6.3%
|
İşgücünde
olmayan
|
74,014m
|
Kaynak:
U.S. Bureau Of Labor Statistics. www.bls.gov
2020 Mart (Not: Çalışan ve işsizlik oranı Koronavirüs salgını
öncesi rakamları içerir. YK)
Burada
da görülebileceği gibi, kapitalizmin en gelşmiş olduğu
ülkelerden biri olan ABD’de işgücü ve çalışan saysısı
oransal olarak sürekli bir artış göstermiştir. Ancak tekelci
burjuvazi, iş gücü artış oranını yeterli görmeyip dışardan
göçmen işçi alımını çağaltmak ve göçmen işçi alımını
ksıtlayan yasaları gevşetmek (reforme etmek) istiyor. Çünkü
üretici güçlerin gelişmesi daha fazla canlı işgücüne de
gereksinim duyuyor. Ayrıca, nüfusun yaşlanan kesminin trendinin
sürekli artma eğilimi içinde olması, azalan işgücünün telafi
edilmesinin politikalarını zorunlu olarak gündeme sokuyor.
Bu
nedenle burjuvazi göçmen işçilere gereksinimi var ve göçmenler
onlar için artı-değer üreten ucuz üretim aracından başka bir
şey değildir.
Çin’in
Gelişmesinde İşgücü Nüfusunun Büyük Olmasının Rolü
Çinde
toplam çalışan
sayısı 774.41
milyon (2019). İşgücüne katılım oranı %68.2. İşgücüne
katılım oranı diğer ülkelerden daha yüksek ve bu Çin tekelci
burjuvazisi için büyük bir avantaj. Çin’de kadınların
işgücüne katılım oranı da diğer ülkelerden çok yüksek
%63,3. Toplam
işgücü
ise; 2008 yılında 770.46
milyon iken, bu sayı 2018
yılında 805.67 milyon’a
yükselmiş. 2019 verilerine göre Çin’in nüfusu 1 milyar 400
milyon. Çin’in iç göç işçi (kendi köyünden şehirinden ya
da eyaletinden başka şehire ya da başka eyalete taşınması)
nüfusu ise yaklaşık 290.8 milyon.18
Çin dışından gelen yabancı işçi saysı ise 10 milyon
civarında. Çin, şimdilik başka ülkelerden işçi alma
gereksinimi duymuyor, çünkü iç göçü hareketli bir ülke.
Ancak, veriler, Çin’de de iç göçün (bunun anlamı; küçük
köylülüğün mülksüzleştirilemsinin tamamlanması) sınıra
dayandığını gösteriyor.
Çin’in
sahip olduğu işgücü ve çalışan sayısı 35 üyeli OECD
ülkelerinden fazla.
Çin’in
imalat
sanayindeki üretimi, dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan ABD,
Japonya ve Almanya’nın toplam imalat sanayi üretimine eşit
düzeyde denebilir. Yani, bu üç ülkenin ürettiğinin Çin tek
başına üretiyor. Çin’e, “dünyanın fabrikası” denmesinin
nedeni de bu. 2018 yılında dünya imalatının %28.4’nü Çin,
%16.6’nı ABD, %7.2’ni Japonya, %5.8’ni Almanya üretiyor.19
Buna karşın, imalat sanayindeki istihdam düşme eğilimi, hizmet
sektöründeki istihdam ise yükselme eğilimi içinde. Üretim
süreci içinde sermayenin organik bileşiminin sürekli artması,
imalat sanayindeki istahdamın düşmesine neden olurken, hizmet
sektöründeki istihdamın ise artışını beraberinde getiriyor.
ABD
ve Batılı emperyalist ülkelerinde hizmet sektörü %70’ler ve
üzerinde seyrederken Çin’de bu oran şimdilik %46.3. Bu oran
ABD’de %79,1. Diğer eski emperyalist sanayi ülkelerinde olduğu
gibi, Çin’de de zamanla sanayi sektörü düşerken hizmet
sektöründeki istihdam yükselme eğilimi devam edecek ve hizmet
sektörünün ekonomideki payı devamlı artış gösterecektir.
Sektörlerin
toplam katma değer (artı-değer) içindeki paylarına bakılacak
olursa, Çin’de Hizmetlerin %52,2, sanayinin %40,7, tarımın ise
%7,2.20
ABD’de ise sırasıyla; %80,2, %19,4, %1,4.21
Devam
edecek...
1
Engels’in, “İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu”
kitabını anmadan geçmek olmaz. Kitaptan, konumuzla bağlantılı
bir alıntı: “Eğer İngiltere,
yoksul ve sayıca çok İrlandalı nüfusa, emrindeki bir yedek güç
olarak sahip olmasaydı, İngiliz sanayisinin o hızlı genişleyişi
gerçekleşmezdi.” Sf. 139, Sol
Yayınları, İkinci Baskı.
2
www.zeit.de/zuwanderung-arbeitsmarkt-eu-laender/12.02.2019.
Erişim: Mart 2020
3
HAZ, 12.02.2019. www.haz.de./braucht-jaehrlich-Einwanderer
4
Başbakan yardımcısı Veysi Kaynak. 05.07. 2017 Hürriyet ve günün
diğer gazeteleri. Erişim: Mart 2020
5
Alman İşçi Ajentası.
www.statistik.arbeitsagentur.de/beschaeftigung-Mart
2020
6 www.stat.go.jp/english/info/news
(Japon İstatistik Bürosu). Erişim: Nisan
2020-04-15
7
www.japantimes.co.jp/news/2019/03/22/national/numer-foreign.
Erişim: Nisan 2020-04-15
8
www.resources.realestate.co.jp/in-japan-2018-govt-survey/
12.07.2018. Erişim: Nisan 2020-04-15
9
30 mayıs 2018 japon gazeteleri, hükümetin bu açıklamalarının
peşinden „Japan to open doors to 500 new works by 2025“
(Japonya iş gücü sıkıntısını hafletmek için 2025 yılına
kadar 500.000 yeni işçiye kapılarını açacak)
(www.realestatejapan/blog)
10
www.tbmm.gov.tr.develop/owa/haber_portal.acıklama.
07.11. 2019. Erişim: Nisan 2020-04-15
11
Doğuş Şimşek, “İstanbul’daki Afrikalı Göçmenlerin
Gündelik Irkçılık Deneyimleri”, PDF. Ayrıca bkz.:
www.afroturc.org/türkiyedeki-siyah-gocmenler
12
Doğuş Şimşek, aynı makale.
13
www.bushcenter.org . L. Collins ve Matthew Denhart
15
www.bushcenter.org . Laura Collins ve
Matthew Denhart -26.11.2018. Erişim:
Maart
2020
16
www.bushcenter.org . L.
Collins ve Matthew Denhart
17
Üniverste yutları, yetimhane, huzurevi, özel nitelikli hastane,
hapishane, kışla ve bunun gibi kurumsal olan yerler ve 15 yaş
altı nüfus değil, hanelerde ikamet eden nüfustur. (ekşi sözlük/
18
de.statista.com/statistik/wanderarbeiter-in-china-12.03.2020
19
www.statista.de
2020. Erişim: Mart 2020 / ayrıca bkz. National Bureau of
Statistics China/China Statistical Yearbook/
www.data.stats.gov.cn/english
20
Kaynak: WKO (Wirtschaftskammer Österreich), yıl 2018
21
Kaynak: WKO, 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder