İşçiler
Gelecek..!
Yusuf
KÖSE
İşçiler
mutlaka gelecek. Ülkenin ve dünyanın üzerine çökmüş bu kara
bulutlar mutlaka ama mutlaka bir gün dağılacak. Karamsarlıklar,
yılgınlıklar ve zulüm düzeni ortadan kalkacak. Boyunlar
bükülmeyecek, tahta kuruları ve bitlerle birlikte yatmak işçilerin
kaderi olmayacak ve “milletin anasına..” diyenler ve onların
siyasal temsilcileri yeryüzünden silinerek bir daha asla!
Savaşlarda
ölmek yoksulların, bombalarla parçalanmak çocukların kaderi
olmayacak.
Zincirlerinden
başka kaybedecek bir şeyi olmayan, ama koca bir dünyayı
burjuvazinin elinden çekip alacak işçi sınıfının karamsar
olması için hiç bir neden yok. Çünkü üreten ve yaratan
işçilerdir. İnsanlığın %99 onlardan oluşmaktadır.
Burjuvazinin
korkusu büyük. Bu nedenle 3. Hava limanı işçilerine
saldırıyorlar. Çünkü “baldırı çıplak” dev uyanmaya
başladı. Cargill, Flormar, Aliağa Tüpraş, Batman ve daha bir çok
yerde işçiler, faşizmin bütün baskılarına karşın direniyor,
hakları için mücadele ediyorlar. İşçilerin bu direnişinde
sadece Türk tekelci burjuvazisi değil, uluslararası sermaye de
tedirgin. Alman tekelci burjuvazisinin faşist diktatör Erdoğan’ı
kucaklaması boşuna değildir. Sermayenin çıkarları, işçi
sınıfının direnişlerinin ezilmesiyle doğru orantılıdır.
İşçiler bütün dünyada direniyorlar. Afrika'dan Asya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya kadar. Daha dün Avusturya ve İsviçre'de binlerce kadın "eşit işe eşit ücret" hakları için sokaklardaydı.
İşçiler bütün dünyada direniyorlar. Afrika'dan Asya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya kadar. Daha dün Avusturya ve İsviçre'de binlerce kadın "eşit işe eşit ücret" hakları için sokaklardaydı.
Burjuvazinin
azgınca saldırısına karşı işçi eylemleri durmuş değildir.
Belki sınıfın çok azı direniş alanlarında, ama, adım adım
direniş trendi yükselecek, yükseltilecektir. Bu sınıf
çatışmasının doğal ve kaçınılmaz bir olgusudur. Burjuvazi
saldırınca, üretimi ellerinde bulunduran işçiler, kendi hakları
içinde mücadele etme sınıf bilinci yetisine sahiptir.
En
son 3. Havalimanı işçilerinin direnişi bütün uluslararası
alanda ses getirdi. Diktatörlüğün karizmasını yine işçiler
çizdi. Tam da burjuvazinin rant sembolü olan 3. Havalimanı’ında.
Gözaltılara, tutuklamalara, polis ve jandarma kuşatması altında
zorla çalıştırmalara karşın, işçiler kapitalizmin köle
pazarlarının çitlerini mutlaka yıkacaklardır.
İşçilerin
adım adım ilerlediğinin gören burjuvazi, faşist ve liberal
kalemşörlerini harekete geçirerek, dirnen işçilerin “ezilmesini”
yazabiliyorlar. Kapitalist ekonominin ciddi bir krizde olduğu, bir
çok işyerinin kapanacağı ve küçüklerin bazı büyükler
tarafından yutulacağı kapitalist can pazarında, en büyük görev
işçilere düşmektir. Ya sistemi, sarsarak yollarına devam
edeceklerdir ya da sessizlik içinde sistemin bütün yükünü
yüklenerek artı-değer kazandıran köleleri olmaya devam
edeceklerdir.
İşçiler,
kapitalist köleliğe karşı ayağa kalkıyor. Belki kıvılcım
küçük. Ama, Mao’nun dediği gibi; “küçük
bir kıvılcım büyük bir boz kırı tutuşturur.”
Gidişat aynen bu yönde. Küçük küçük kıvılcımlar giderek
çoğalacak, birleşecek ve bir ateş topu halini alarak burjuvaziyi kendi ateşinde yakacaktır. Grevlerin yasaklanmasına, ertelenmesine ve faşizmin olanca
baskısına karşın Haziran Ayaklanması’dan bu yana grev ve
direnişler irili ufaklı devem ediyor ve son günlerde uzun süreli
direnişler gündeme damgasını vurmaya başladı.
Sınıf açısından esas sorun; örgütsüzlüktür.
Bugün uzun süren direnişlerin nedenleri arasında işçilerin
sendikalaşma eylemi vardır. Burjuvazi, işçilerin sendikalaşmasına
karşı direniyor. Bu da işçilerin örgütlü mücadelelerinin,
yani sendikalaşmalarının önemini ortaya koymaktadır. İşçiler,
ne denli baskı ya da ayrıştırıcı (dinci-miliyetçi) ve
kriminalize edici propagandalar yapılırsa yapılsın, sendikalaşma
eyleminden vaz geçmeyeceklerdir.
İkinci sorun; varolan sendikaların etkiszliğive çoğunun burjuva yanlısı sendikacılık yapmasıdır.
Üçüncü ve en önemlisi ise; komünist ve devrimcilerin işçiler içinde örgütlenmelerinin yok denecek kadar etksiz bir seviyede kalmasıdır.
İkinci sorun; varolan sendikaların etkiszliğive çoğunun burjuva yanlısı sendikacılık yapmasıdır.
Üçüncü ve en önemlisi ise; komünist ve devrimcilerin işçiler içinde örgütlenmelerinin yok denecek kadar etksiz bir seviyede kalmasıdır.
Faşist
diktatörlüğü yıkacak olan işçi sınıfıdır. Onu gerilletecek
ve demokratik hakları kazanacak güçte sadece ve sadece işçi
sınıfında vardır. Bir başka güç yoktur. Bu nedenle burjuvazi
işçi sınıfının sersemleştirlmesi, alçaltılması ve
ezilmesi için tüm ideolojik, politik ve yasal gücünü
kullanmaktadır. Onu, sınıf gücünden soyutlamak için bütün
araçlarını kolluk güçleri vasıtasıyla da artan ölçüde
çalıştırmaktadır.
Burjuvazinin
bildiğini işçilerin bilmemesinin olasılığı yoktur. Onlar bunu
yaşayarak görüyorlar. Aldıkları ücretlerde, günlük
çalışmalarında, patron ve adamlarının yıldırıcı
tehditlerinde günbe gün yaşıyorlar. Pazarlarda, alış veriş
yerlerinde, evine getirebildiği yiyecekte, çocuğunu okula
gönderdiğinde... Ve sabah işe gidip akşam dönüşünde, bütün
gününü patron için harcayışında...
Örgütsüzlük ve sınıf bilinçli proleter düşüncelerle
kuşanmamış olmaları, onları yalnızlaştırıp güçsüzleştiriyor.
İşçiler
başarıya ulaşmak için büyük bir çoğunluğu mutlaka bu düşünceye sahip olmalıdır.
Bu bilinç işçilere verilmelidir. Bunu verecek olanda işçi sınıfı
adına çalışan, örgütlenen komünistlerdir.
Burjuvazinin
krizinin derinleşmesine koşut olarak anti-komünist propagandalar
da artar. Çünkü işçi sınıfının kendi dünya görüşü olan
komünizmle buluşmasını burjuvazi sakıncalı görür. O nedenle
o, komünizmi sınıfa “öcü” olarak göstermek işçin elinden
gelen tüm çabayı ortaya koyar. Ama, bu işçileri aldtamak ya da
yanlış yönlendirmek için yetmiyor. Tekel işçilerinin direnişi
döneminde bazı işçilerin dediği gibi; “direnişten önce beş
vakit namaz kılıyorduk, şimdi beş vakit komünizmi öğreniyoruz.”
Flormar’da
kadın işçilerin bir çoğunun başlarını örttürdüler, ama buna
rağmen onların aylarca direniş çinde aktif bir şekilde yer
almasını önleyemediler ve önleyemeyeceklerdir. Din, işçilerin
değil ama, sonunda burjuvazinin boynuna dolanacaktır.
Direnişler
işçilerin sınıf okulu, kendi dünya görüşlerini öğrenme
yerleridir. İşçi sınıfı direnmesini biliyor. Onun direniş
öğrenmesine değil, kendi dünya görüşü olan komünizmle
birleşmesi sağlanmalıdır. Sınıfın buna gereksinimi vardır.
İşçi sınıfı bu gereksinimini kuşanıp alanlara çıktığında,
kapitalizm içinde ölüm çanlarının çalması kaçınılmaz
olacaktır.
Yılgınlık
ve karamsarlıklardan uzak hazırlanın! Devrimci militanlığı
kuşanarak hazırlanın! Fabrikalarda, varoşlarda ve ezilenlerin
olduğu her yerde, ama illada fabrikalarda. Onlarla içiçe, onlarla
birlikte ve direnişlerin en önünde yer almak için hazırlayın ve
hazırlanın! 23.09.2018
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder