Sermayenin
İştahı;
Doyumsuz ve Korkunçtur!
Yusuf
KÖSE
Türk
emperyalist tekelci devletinin iştahı oldukça kabardı. Sermaye
birikimi için karşısında doğal ve toplumsal yıkım tanımamamak
için çırpınıyor. Bunun en son örneği; “Kanal İstanbul
Projesi”dir. Emperyalist iştahının kabardığı diğer bir
nokta ise Libya’dır. Ve elbette bir de Doğu Akdeniz meselesi var.
“Kanal
İstanbul Projesi”
Proje
haliyle doğanın tam da kalbine saplanan bir paslı bıçak gibi
duruyor. Sadece doğanın kalbine değil, İstanbul ve çevresinde
yaşayanların kalbine de saplanan sermayenin kanlı hançeri
olacaktır.
Kapitalist kitlelerin istemlerine göre değil, kendi çıkarına göre hareket eder ve etmek ister. Amaç; nereden, nasıl
olursa olsun sermayenin büyümesidir. Toprağın ve işçinin
bitesiye ve ölesiye soyulması, doğanın katliamı, ekolojik
dengenin geriye dönüşümsüz bozulması vb. gibi eylemlerle
sermaye büyorsa – ki böyle büyüyor-, bunlardan kaçınmadı ve
kaçınamaz. Katliamlarının üstüne yeni ve daha büyük
katliamlar yapmaktan çekinmez. Bu onun varlık nedenidir. Çünkü
sermayenin iştahının doyum sınırı yoktur.
Sermayeye evreni de versen doymaz. Sermaye doyduğu anda kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar. Ama onun karakteri doyumsuz olduğu için, işçi sınıfının ona dur demesi gerekiyor.
Sermayeye evreni de versen doymaz. Sermaye doyduğu anda kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar. Ama onun karakteri doyumsuz olduğu için, işçi sınıfının ona dur demesi gerekiyor.
Türk
tekelci burjuvazisi’nin “Kanal İstanbul Projesi” için “ağızı
sulanıyor” dense, yalan olmaz. Az buz değil, kaba taslak yüz
milyar ABD Doları’na yakın bir sermayeden söz ediliyor. En
büyüğünden en küçüğüne kadar bütün tekeller, bu proje
gerçekleşirse bize ne düşer diye, leş kargaları
gibi beklemeye girmiş durumdadırlar. Beklemekten de öte, bunun
gerçekleşmesi için yoğun çaba da harcadıkları kesindir. Aynı
zamanda en büyük payı almak için de kıyasıya bir biriyle
yarışıyorlardır. Tabi ki, bu proje gerçekleşirse, en büyük
pay yine hükümete en fazla destek verenler alacaktır. Ancak bu
denli büyük bir projeden herkese bir pay mutlaka düşer ya da öyle
ayarlayacaklardır.
Ne
var ki, sorun niyetlenmekle olmuyor. Kapitalizmin kendi nesnel
gerçeklikleri de var. Kapitalizm demek sermaye demek ve sermayenin
iktidarı demektir. Türk tekelci devlet kapitalizmin sermaye gücü,
daha büyük bir emperyalist devlet ya da tekellerden kredi desteği
almadan bunu gerçekleştirmelerinin olasılığı yoktur.
Erdoğan’nın “ yap-işlet” ya da “milli bütçemizle
yaparız” demesi, şimdilik boş. Özellikle “milli” olanı
bütünüyle yalan ve hamasi bir propaganda. “Yap-işlet”
olabilir. Bu da yine bir emperyalist devletin desteği ile olabilir.
Adı sıkça öne çıkan Çin sosyal emperyalizmi bu fırsatı
kaçırmak istemeyebilir. Ancak, onlarında Türk devletinden
isteyecekleri bedeller olacaktır. Emperyalist sermaye hiç bir zaman
“hayır işi” için gelmez. Hiç bir sermaye hayır işi için
sermaye harcamaz. Ancak, kaz gelecek yere tavuk bağışlayabilir.
Faşist
Erdoğan hükümeti’nin bu projeyi hayata geçirmek istediği açık.
Ancak, sermaye bulamazsa seçim yatırımı olarak kazma vurma
“açılışı” yapabilirler. Geçmişte hocası Erbakan’ın
yaptığı gibi. “Kanal İstanbul” ve “milli araba”
projeleri, birazda seçim yatırımlarına benziyor. Gerçekten
istemediklerinden değil, istiyorlar, ancak her ikisi de büyük
sermaye gerektiren yatırımlardır ve şu anda ciddi bir ekonomik
kriz içinde olan Türk tekelci devlet kapitalizminin boyunu oldukça
aşıyor.
Kapitalistin
mantığını belirleyen sermayedir. Kapitalist normal bir insan gibi
düşünemez. Onun mantığını belirleyen kapitalist sistemin
işleyiş biçimidir. Zaten kapitalist normal bir insan gibi
düşünebilseydi, kapitalizm diye bir şey olmazdı. Kapitalizmin
ahlakı ve vijdanı kanlıdır. Başkasının malını (işçinin
emeğini) çalarak varolan bir sistem ve sahiplerinden toplumun genel
çıkarlarını düşünmesi beklenemez.
“Üretimin
sınırlarını –der Marx- kapitalistin karı belirler, asla
üreticilerin gereksinimleri değil.”
Sermaye
çalışanların emeğine (artı-değer) zorla el koyarak sermaye
olmuştur ve çalışanların refahını değil, kendi karının
katlanmasını düşünür ve ona göre hareket eder. Doğanın
ekolojik dengesinin bozulması onu hiç ilgilendirmez. Ve hatta
ekolojik dengenin bozulmasıyla kendisinin de yok olacağını bilse
dahi, yine de o eylemi yapmaktan çekinmez.
Bu
katliamın durdurulmasının tek bir yolu var: sermayenin bu kanlı
saldırısına karşı, kitlelerin top yekün direnişe geçmesidir.
30.12.2019
Yeni
yılda, işçi sınıfı ve emekçilerin, kapitalizmin tüm
yıkımlarına karşı birleşerek; kapitalist sömürüye, dünya
çapında gelişme eğilimi içinde olan faşizme ve emperyalist
savaş tehlikesine karşı sınıf mücadelelerini geliştirmeleri
dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder