SURİYE
KÜÇÜK, AMA PASTA BÜYÜK
Yusuf
KÖSE
Suriye,
yüzölçümü küçük olan bir ülke. Yeryüzünün bu küçük
toprak parçası için bir dünya savaşı çıkarılır mı diye
sorulabilir? Ya da emperyalist sistemin işleyişine “akıl-sır”
erdiremeyenler için, çok anlamsız gelebilr. Ancak, emperyalistler
açısından hiçte sorun böyle değil. Evet, toprak küçük, ama
pasta çok çok büyük. Akdeniz’e açılan, üzerinden Suudi Arabistan,
Katar, Irak doğal gaz ve petrollerinin borularla Akdeniz’den
Avrupa’ya ulaştırılması planlanan bir yer. Ve elbette
Suriye’nin kendi petroli de söz konusu.
Ve
her şeyin Batı’ya akması gerektiğini arzuluyor Avrupa
burjuvazisi. Avrupa burjuvazisinin kıblesi, içinde ABD de olan
“Batı”dır.
Sadece
Suriye’de değil, Dünya’nın neresinde olursa olsun, Batı’ya
akmayan yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları için savaş
çıkar. Ya da savaş nedeni sayılır. Kural haline getirilmiş
sömürgeci ve emperyalist yağmacılık, batı “Batı” olalı
böyledir. Önce, insanları köle (bedava iş gücü) olarak
“Batı”ya aktardılar ve peşinden yeraltı kaynaklarını...
Suriye’nin
enerji yolu olarak öne çıkmasından öte, Suriye’nin Arap
kuşağında belirleyici bir yeri vardır. Suriye kimin elindeyse,
Ortadoğu’da o gücün etkinliği altındadır demek yanlış
olmayacaktır. En azından bugüne kadar böyleydi. Bundan sonra
nasıl olur, bu önümüzdeki süreç içinde belli olacak.
Emperyalistler
açısından Ortadoğu sorunu Suriye ile sınırlı değil. Büyük
bir enerji yatağı. ABD ve AB’li emperyalist haydutlar bu enerji
yataklarını hiç kimse kimseyle paylaşmak istemiyor. Rus sosyal
emperyalizmin dağılması ve toparlanıp (Çeçenistan’ı, Kırımı,
Güney Osetya’yı, yani çevresini sağlamlaştırdıktan sonra)
peşinden 2015 yılında Suriye’ye aktif olarak geri dönmesi,
paylaşımda “artık ben de varım” demesi, emperyalist paylaşım
satrancında yeni bir gücün ortaya çıkması şaşırtıcı oldu.
Özellikle
İran’ı bölgede giderek güçlenmesi, Yemen’e kadar uzanması;
Lübnan ve Irak’taki etkinliği ve bunun Suriye’ye uzanması,
başta ABD emperyalizmi olmak üzere Batı emperyalizmini rahtsız
etmektedir. Bölgede Batı’ya boğun eğmeyen ya da onların
kulvarında oynamayan Suriye ve İran her zaman ABD ve AB (ve elbette
İsrail’in) emperyalistlerin düşmanı olmuş, bu ülkleri
kendilerine bağlamak istemişlerdir.
Emperyalistlerin
Irak ve peşinden Suriye işgalleri, İran’ı köşeye sıkıştırma
yerine, etkinlik alanını genişletmesine neden olmuştur. ABD ve
Batılı emperyalistlerin Suriye’yi parçalama savaşı, İran’ın
bölgede daha aktif rol almasına ve Rusya ile ittifak kurmasına
neden olmuştur. Bu ittifak, hem Rusya’nın hem de İran’ın etki
alanlarını genişletmeye ve batılı emperyalistler karşısına
daha güçlü çıkmalarına vesile olmuştur.
ABD
ve AB açısından Suriye’nin Rusya’ya kaptırılması, Rus
emperyalizminin bölgedeki egemenliklerinin artmasını ve
pekişmesini getirecektir. Daralan pazarlara yeni emperyalistlerin
girmesi, batılı emperyalist haydutlar için kabul edilebilir bir
gelişme olarak görülmüyor.
Rusya
ve İran paylaşılmış alanlardan pay istiyorlar ve elde ettikleri
pasta dilimlerini geri vermek niyetinde değiller. Tersine,
derinleştirme ve geliştirme peşindeler. Bu pastanın küçük bir
dilimine de emperyalist Türk burjuvazisi talip oldu. Batılılar ise
pastanın hepsini kendileri yalayıp yutmak istiyor. İşin basit
anlatımı bu.
Ortadoğu’da
egemenliğin zayıflaması, diğer bölgelerde de egemenlik alanların
daralmasını beraberinde getirecektir, ABD için. Zaten yükselen, genişleyen, derinleşen ve
paylaşılmış emperyalist pazarlara hızla dalan bir Çin emperyalizmi var.
Suriye
gerçeğinin arkasında; ne Esad, ne küçücük Guta, ne kimyasal
gaz, ne de insanların katledilmesi vs. var. Sorunun arkasındaki esas
gerçek: Emperyalistlerin dünyayı yeniden paylaşma krizi var.
Daha büyük pastalara sahip olma savaşı var.
Kapitalist
sistem artık krizi kaldıramayacak durumda ve paylaşılmış
pazarları yeniden paylaşmak istiyorlar. ABD ise kimseye pay vermek
istemiyor. Tersine, her geçen gün pazar alanları daralıyor.
ABD’nin kurduğu ve egemen olduğu emperyalist egemenlik düzeni
her yanından dökülüyor. Yeni gelişen emperyalist güçler,
ABD’nin egmenliğni tehdit ediyorlar ve küçük pasta dilimleriyle
yetinmek niyetinde değiller. İngiltere ve Fransa ise ABD ile
birlikte rakibi Çin ve Rusya etrafında birleşmiş emperyalist
güçlere karşı egemenlik alanlarını koruma ve gelişenleri geri
püskürtme çabası içine girmişlerdir.
Emperyalist
savaş tehlikesi her zamankinden daha fazla. Bütün dünya
halklarını ve işçi sınıfını tehdit etmektedir. Dünyayı ve
elbette insanlığı yıkıma götürecek bu savaşı ancak ve ancak
enternasyonal işçi sınıfı ve ezilen dünya halklarının
mücadelesi durdurabilir. Gelinen aşamada dünya barışını
savunmak ve emperyalizme karşı mücadele esas hale gelmiştir.
Başını ABD’nin çektiği emperyalist blok barışın baş
düşmanıdır. Çünkü esas savaş kışkırtıcısı ABD
emperyalizmidir. 13.04.2018
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder