Emperyalist
Zincirin Halkaları
Yusuf KÖSE
ABD
burjuvazisi, 18 Aralık 2017’de Trump’a okutturduğu „Ulusal
Güvenlik Strateji Belgesi‘nde–UGSB- “ birinci düşman olarak
Çin devleti görülüyor. ABD’nin Asya’daki çıkarları için
Çin büyük bir tehlike sayılıyor. Tabi, açıklanan UGSB’nin
içinde Rusya ve İran’da var. Bu ayrı bir konu olduğu için
geçiyoruz.
Büyük
emperyalist devletlerin açıklamaları içinde „öncelikle
barış“a yer verdiklerini ve bütün dertlerinin „dünya
barışını korumak“ olduğunun altını çizerek bıktırıcı
bir şekilde tekrarlarlar. Ancak, bunun tersini yaparlar ve savaşı
geliştirmekten ve körüklemekten başka bir şey de yapmazlar.
Çünkü emperyalist sermayenin büyüme karakteri, yağma savaşını
yaygınlaştırıcı ve geliştirici bir özellik taşır. Sermaye,
barışı değil savaşı sever. Bu durumu, insanlık günlük olarak
fazlasıyla yaşıyor.
ABD
emperyalizmi, Çin’i haklı olarak en büyük rakibi görmesine
karşın en büyük ticari ilişkileri de yine bir numaralı
„düşmanım“ dediği bu ülke ile olmaktadır. Sermaye sermayeyi
çeker. Gelişmiş emperyalist ülkelerin ticari ilişkileri birinci
derecede birbirleriyledir.
ABD’nin
GSMH’ı 18,6 trilyon ABD doları kadar. Çin’in ise dünyanın
ikinci büyük ekonomisi olarak GSMH’ı 11 trilyon ABD doları
kadar. ABD’nin ihracatı 1,42 trilyon ABD doları, ithalatı ise 2
trilyon 21 milyar ABD doları kadar. 1
ABD, Çin’e 115 milyar dolarlık ihracat yaparken, Çin’den ise
385 milyar dolarlık ithalat yapmaktadır. Yani, ithalatının en
büyük payını (en büyük rakibim dediği) Çin’den
yapmaktadır. Bu toplam ithalatının %20 kadarıdır. Diğer
ülkelerin payı ise bunun yarısı kadardır. Çinden sonra ABD’ye
en fazla ihracat yapanların başında Meksika (302milyar $), Kanada
(296 milyar$), Japonya (130 milyar $), Almanya (118 milyar$).
Çin’in
ekonomik verileri ise kısaca şöyledir:
Çin’in
GSMH’ı 11,2 trilyon ABD doları kadardır. İthalatı 1,32 trilyon
$, ihracatı ise 2,06 trilyon $. Çin’in ihracattaki en büyük
birinci ortağı ABD’dir. 385 milyar $. Sırasıyla,
Hong Kong (287 milyar $), Japonya (129 milyar $), Güney Kore (93,7
milyar $), Almanya (65,2 milyar $).
Çin’in
ithalatındaki en büyük payı olan ülkeler sırasıyla şöyle:
Hong Kong’tan ( 285 milyar $), Güney Kore (124 milyar $), ABD (115
milyar $), Japonya (113 milyar $), Almanya (85,4 milyar $).
Çin,
net 736 milyar ABD doları ticaret fazlası verirken, ABD net 783
milyar ABD doları kadar ticaret açığı vermektedir.
İthalat
ve ihracatın en büyüğü emperyalist ülkelerin birbirleri
arasında olmaktadır. Küçük paylar ise geri kalan ülkelerin
ekonomik büyüklüklerine göre pay almaktadır.
ABD
istese de Çin ile ticaretini kesemez ve kesemiyor. Çünkü
emperyalist ekonomiler birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanmıştır.
ABD, Çin’i ne denli “büyük rakip-düşman” olarak görürse
görsün, ithalatının en büyüğünü Çin’le yapmak
durumundadır. Çünkü, ABD sermayesi, Çin’in ucuz emtiasına
gereksinimi vardır ve onların iç pazara gelmesiyle kendi
sermayesini büyütmektedir. Ayrıca ABD’li tekeller Çin’de
yatırım yapmak ve ordaki sermayeden kar elde etmeyi “ulusal
onurla” karıştırmazlar. Onların ulusal onurunun derecesini
belirleyen sermayenin kar oranıdır. Örneğin, sadece 2016 yılı
verileri Çin’deki ABD’li tekellerin 36,2 milyar ABD doları kar
elde ettiklerini göstermektedir.2
Dünyanın
en büyük yatırım sermayesini ABD çekmektedir. 18 trilyon ABD
dolarlık bir iç pazarın dönmesi için daha büyük sermaye
yatırımlarına gereksinimi vardır ve en büyük emperyalist
ülkelerin en fazla yatırım yaptıkları yerlerin başında ABD
gelmektedir.
Örneğin,
Çin’in 2016 yılında ABD’deki doğrudan sermaye yatırımının
tutarı 30 milyar ABD doları kadardır. Bu bir önceki yıla oranla
iki katına çıkmıştır. Ve ABD’de Çin’li şirket sayısı
1900’ün üzerinde ve burada tam zamanlı çalışanların sayısı
90 binin üzerindedir.3
Dünyanın
en büyük borçlu ülkesi olan (19,2 trilyon, 2016 yılı için)
ABD’nin çıkardığı devlet tahvillerinin en büyük alıcısı
da yine Çin. Çin’in elinde 1.189 milyar4
ABD doları tahvil var. Dünyanın en ucuz faizli tahvili ABD devlet
tahvilleri olmasına karşılık, hemen hemen bütün ülkeler ya da
şirketler ABD tahvillerini alır. Bu ABD’nin dünyanın en büyük
ekonomisi olmasından ve geri ödememe riskinin az olmasından
kaynaklanıyor. Ayrıca, ABD ekonomisinin krize girmesi bütün
emperyalist ekonomilerin krize girmesini beraberinde getireceği
için, aynı zamanda emperyalist ekonomiyi bir şekilde ayakta tutma
çabasıdır. Çin bunu yapmaktadır. Çünkü en büyük
ithalat-ihracat alanında ticaret ortağı ABD’dir. Aynı zamanda
ABD ekonomisinin girdiği ya da gireceği herhangi bir bunalım,
bütün emperyalist ekonomiyi ve kapitalist sistemi etkileyecektir.
Bunun en yakın örneği 2008 krizidir. Diğer yandan, ABD’ye karşı
bir koz olarak kullanma aracı olarak elinde bulundurmaktadır.
Emperyalist
ekonomik zincirin kopmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğu
bilinir. Emperyalistler birbirine dayanmadan, birbiriyle ekonomik
ilişkiler kurmadan yaşayamazlar. Stalin bunu çok önceleri dile
getirmişti. Bugünde ne denli birbirine düşman olursa olsunlar,
birbirlerini düşman rakip olarak görürse görsünler,
birbirlerine ekonomik bağımlılıkları söz konusudur ve
emperyalist-kapitalist üretim uluslararası bir karakteri çoktan
almıştır. Emperyalist zincirin herhangi bir halkasının
zedelenmesi, yara alması bütün ekonomileri etkilemektedir.
Zincirin büyük halkalarını oluşturan (ABD, AB, Japonya, Çin
vb. gibi) ekonomilerin yara alması ise daha büyük sarsıntıları
gündeme getirmektedir.
ABD’de
gayrimenkul dahil yabancı varlıkların toplamı 27 trilyon ABD
dolarıdır.5
ABD emperyalist burjuvazisi her ne kadar “ulusal ekonomiyi korumak”
adına bazı emtiaların ithalatına vergi koysa ya da vergileri
yükseltse de, bu ABD ekonomisini dışa bağımlılıktan
kurtaramayacaktır. Emperyalist ekonominin en büyük parçasını
oluşturan ABD, bu zincirin dışına çıkamaz, çıktığı anda,
deyim yerindeyse; işi bitti demektir. Yani, hem kendisi hem
kapitalist ekonominin tüm zincirleri kopar. Bunu ancak enternasyonal
proletarya gerçekleştirebilir.
Çin’e
Doğrudan Yatırımlar
Birleşmiş
Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2017 yılın
içinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bir önceki
yıla göre % 16 düştüğünü ve bunun 1 trilyon 520 milyar ABD
dolarında kaldığını açıkladı.
Örneğin
ABD’de bir önceki yıla göre üçte bir oranında azalarak 320
milyar dolar civarında gerçekleşmiş. Çin’de ise tersi bir
durum gelişmiş. ABD’ye dış ülkelerin doğrudan yabancı
sermaye yatırımları azalırken Çin’e olan yatırımlar % 8
oranında artarak 144 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiş.
Çin’i
diğer ülkelerden farklı kılan bir özellik ise, dünya döviz
rezervinin (toplamda 11 trilyon 121 milyar ABD doları) neredeyse
üçte birine (yaklaşık 3.402,2 milyar ABD doları) yakınını
elinde bulundurmasıdır. Bu da Çin’in ekonomisini güçlü kılan
yanlardan birisini oluşturmaktadır. Bunun içine Honk Kong’un
elinde bulundurduğu 451,6 milyar ABD doları olan rezervini
katmıyoruz. Ve Çin’den sonra en büyük döviz rezervine sahip
olan Japonya‘nın (1.322,4 milyar $) rakamını da göz önünde
bulundurursak, Çin burjuvazisinin işi oldukça sağlama aldığı
görülebilir. Almanya’nın döviz rezervi ise 200,9 milyar ABD
doları kadardır.6
ABD’nin döviz rezervi ise 122 milyar ABD doları olarak
gösterilmektedir.
Çin’in
finans sermayesi giderek öne çıkmaktadır. Örneğin, dünyanın
ilk en büyük on bankası arasında Çin ve ABD’nin dörder
bankası var. Diğer ikisinden biri Japonya’ya, biri de
İngiltere’ye ait. Sermaye büyüklüğü sıralamasında ilk iki
sırayı Çin bankaları kapmaktadır. Pazar büyüklüğü
sıralamasında ise iki ABD bankası önde gelmektedir.7
Çin
burjuvazisi için pazarlar yeterli gelmemektedir. ABD burjuvazisi için
ise pazarlar egemenlik alanları giderek daralmakta ve özellikle Çin
tarafından (bunu, ABD, USGB vurgulamıştı) tehdit altına
sokulmuştur. Öte yandan Rusya’nın da giderek güçlenmesi ve
özellikle askeri alanlarda öne çıkmaya çalışması ve egemenlik
alanlarını yeniden sağlamlaştırma ve genişletme hamleleri,
emperyalistler arasındaki çatışmayı derinleştiren nedenlerin
başında gelmektedir.
Emperyalistlerin
aşırı üretimi, yeni pazar edinmeyi ve paylaşılmış pazarları
yeniden paylaşmayı kaçınılmaz olarak gündeme getiriyor.
Pazarların yeniden paylaşımı barış içinde çözülmediği
için, silahlı kapışmayı gündeme getirmesi de bu sitemin
karakteristik yapısı olarak öne çıkıyor. Çünkü bunun başka
türlü çözümü olmuyor. Özellikle aşırı üretim, ve tüketimin
bunu karşılamaması ve peşinden sıklıkla gelen ekonomik krizler
(finans ve değişik adlarla), emperyalistlere yeni pazarlar edinmeyi
ne pahasına olursa olsun dayatıyor.
Devam
edecek...
3
www.fortuneturkey.com.12.04.2016
5
İlhan Üzgel, ABD’nin Bitmeyen Düşüşü,
//www.gazeteduvar.com.tr/ 31.07.2017
6
Doviz rezverleri rakamları Kasım 2017 itibariyledir. Kaynak:
de.statista.com. /waehrungsreserven/2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder