Yusuf
KÖSE
Burada,
komünizmi incelemeyeceğiz, ama, kısaca, olacak olanları, Marx ve
Engels’in söylem ve öngörülerinin ışığında, içinde
yaşadığımız koşulları da dikkate alarak, komünizmin bir ütopya
olmaktan çıkıp gerçek olacağını yinelemek istiyoruz.
İçinde
yaşadığımız emperyalist-kapitalist kaos sisteminin, bireylere
umutsuzluk verdiği bir koşulda, kaybedecekleri hiç bir şeyi
olmayan milyonlarca işçinin komünizmin ilkelerini yaşama
geçirmelerinin de kaçınılmaz olduğunu söyleminin ütopya
olmadığı, işçilerin kendi yaşamları ve üretimleri kadar
gerçektir.
“Bize
göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum,
ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür.
Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek
harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda
varolan öncüllerden doğarlar”1
Marx-Engels
bunları yazdıkları tarih 1845. Üzerinden tam 171 yıl geçmiş.
Kapitalist sistem gelişti, yeni bir evreye, emperyalist aşamaya
geçti. Üretici güçler muazzam denecek düzeyde gelişti. Yani,
komünizmin gerçekleşmesinin tüm maddi (üretim ve üretim
araçları) koşulları olgunlaştı. Geriye, işçi sınıfının
harekete geçmesi kaldı.
Komünist toplumun en ayırt edici özelliği;
komünal (kollektif) oluşudur. Her toplumun karakterini belirleyenin, o toplumun
sahip olduğu üretim ilişkilerinin niteliği olduğundan,
komünist toplumun komünal olmasının niteliğini belirleyenin de
sahip olduğu toplumsal (komünal) üretim ilişkileridir. Bu
sonuncusunun daha yalın anlamı; toplumu meydana getiren bireylerin,
toplumun ortaya çıkardığı yükleri tek başına (bireysel)
olarak yapmak zorunda kalmak yerine, kollektif olarak yapması,
sorunların çözümünü ortaklaştırmasıdır.
Kapitalist
toplumda üretim toplumsaldır. Fabrikalarda ve iş yerlerinde (bütün
üretim alanlarında) işçiler ortaklaşa üretirler. Ama
ürettiklerinin üzerinde söz sahibi olmadıkları gibi, onu
ortaklaşa üleşemezler de. Kapitalizmde üleşim bireyseldir.
Kapitalist toplumsal üretimin sahibi, fabrika ve iş yerleri sahibi
olan burjuvalardır. Komünist toplumda ise, bunun tersi olarak
toplumsal (kollektif) olan üretim yine kollektif olarak
bölüşülecektir. Çocukların bakımı kollektif olacak, evinin
yapımı, mesleki eğitimi ve çalışma yaşamı, yiyeceği ve
içeceği vs. Yani, insan yaşamının her alanı ortaklaşa
olacaktır. Sorunlar bireylerin tek başına sırtlarına yüklenmesi
yerine, o sorunları bütün toplum üstlenerek, insan insan
olduğunun ayırdına, düşünce ve pratiğiyle o zaman varacaktır..
Kapitalist
toplumda, bireylere özgü sorunları toplumsal üretim biçimi
yaratmasına karşın, çözümü kollektif olmayıp bireysel
olmaktadır. Bu, milyonlarca insan içinde yaşayan bireyi
yalnızlaştırmakta ve toplumdan soyutlamaktadır. Bu, aynı
zamanda, insanın kendine ve topluma karşı yabancılaştırılmasıdır.
Kapitalist
toplumda insanın toplumsal üretime katılması sağlanmış, ancak,
o üretimden ihtiyaçları oranında pay alması engellenmiştir.
Payın büyük bölümü sadece üretim araçlarını elinde
bulunduran burjuvazinin almasına izin verilmiştir. Ancak,
kapitalist toplumun ortaya çıkardığı bütün sorunlar ise
bireylere bırakılmıştır. Birey, toplumun bir üyesi olmasına
karşın, toplumsal nedenlerle ortaya çıkan sorunların üstesinden
tek başına gelmekle karşı karşıya kalmıştır. Bu ise, bireyin
ölene kadar sırtında taşıyacağı korkunç bir yük olarak
kalmaktadır. İnsan dünyaya mutlu olmak için değil, bir avuç
burjuvaziye ücretli köle olarak hizmet etmek için gelmiş oluyor.
İşte komünist toplum bunu tersine çeviriyor. Toplumun ezici
çoğunluğunun bir avuç bireye hizmet etme yerine, kendi toplumsal
ve bireysel yaşamını ortaklaşa düzenleme ve yeniden üretmek
üzerine oluşturur. Kapitalizm ile komünizm arasındaki en temel
ayırtedici nokta burasıdır.
Komünizm,
insanın insanı ezmesini ve sömürmesini ortadan kaldırır. Bunun
için öncelikle, toplumsal üretim araçlarının bütünüyle
toplumsallaşmasını sağlar. Toplumsal üretim araçları üzerinde
gerçekleştirilen toplumsal üretim yine toplumsal olarak bölüşülür.
Bu da toplumu oluşturan tüm bireylerin gereksinimi oranında bir
üleşimdir.
Kapitalist
toplumda yaşam (üretim) araçları bireylerin (zenginlerin) elinde
toplanır. Ancak, üretim araçlarından yoksun ezici çoğunluk ise,
üretim araçlarına el koyanların ücretli kölesi haline
getirilir. Komünist toplumda bunlar söz konusu olmayacaktır. Daha
sosyalizm zamanında üretim araçları sosyalist devletin elinde
olacaktır. Komünizm de ise üretim araçları bütünüyle toplumun
malı olacaktır. Çünkü komünizmde devlette olmayacaktır.
Komünizmde
insanlar, sınıfsal, dinsel, ulusal, ırksal ve cinsiyetçi
kimliklere bölünmeyecektir. Komünist toplum bütünüyle bunlardan
arınmış olacaktır. Çünkü, bu bölünmüşlüğü yaratan tüm
ekonomik yapılar tasfiye edilmiş ve toplumu doğa ile uyum içinde
yaşatan bir ekonomik sistem inşa edilmiş olacaktır.
Kapitalist
toplumda, bireyin işsiz kalması, aç kalması, evsiz kalması,
hastalandığında bakımsız kalması ve çocuklarını büyütmesi,
okutması kendi (bireyin) sorunu olarak görülür. Kapitalist
devletin yasaları da bu doğrultudadır. Komünist toplumda ise, bu
sorunlar bütünüyle toplumun ortak sorunu olacaktır. Eğer bir
açlık varsa, bu sadece bir kişinin açlığı değil, toplumun aç
kalmasından kaynaklı olabilecektir. Toplum bireylerinden biri aç
yatarken komşusu tok yatamayacaktır. Tokluk paylaşıldığı gibi
açlıkta paylaşılacaktır. Kısacası, komünist toplumda birey,
asla kendi başına bırakılmayıp, onun sorunları toplumun
sorunları olacaktır.
İnsanlar,
kapitalist toplumda olduğu gibi, iş, aş, çocuk büyütme, okutma,
konut sorunu, sağlık sorunlarını karşılama vb. ile baş başa
kalmayacaktır. Herkesin evi ve işi olacaktır. Ücretli kölelik
daha komünizmin ilk aşaması olan sosyalizm de kaldırılmış
olacağı için, komünizm de ise iş-çalışma, bütünüyle bir
zorunluluk olmaktan çıkıp, doğal yaşamın ve kendini üretmenin
zevkli bir parçası olacaktır.
Komünist
toplumda bireysellik olmayacağı anlamına gelmez. Toplumsal
özgürlük ve ortaklaşa yaşam, özgür bireysel yaşamın
garantisi olacaktır. Toplumsal özgürlük olmadan bireysel özgürlük
olamaz. Bireysel özgürlük tamda komünal sistemde yaşanacaktır.
Birey, her alanda kendini özgürce geliştirme olanağını
bulacaktır. Birey, toplumsallığı, kendini kısıtlayıcı değil,
geliştirici bir etki olarak görecektir. Kapitalist (özel
mülkiyetçi) sistemin bireye yüklediği tüm geriletici, bıktırıcı
yükler ve sorunlar ortadan kalkacağı için, bireyin gelişimi,
bireyin bugüne kadar yaşamadığı oranda özgürce olacaktır.
Özel
mülkiyetçi baskı ve yaptırımlar olmadığında, birey, aşkını,
sevgisini özgürce yaşayacak ve ne kendine ne üretimine ne de
insana yabancılaşacaktır. Komünist toplumun ahlakı, özel
mülkiyetçi sistemin kısıtlayıcı, daraltıcı, bunaltıcı,
baskıcı ve köreltici bir ilişki olmaktan çıkıp, insanı her
alanda özgürletici ve ufkunu genişletici yüksek düzeyde bir
ilişki halini alacaktır.
Kapitalist
sistem, “bireyselliği” öne çıkarmasına karşın, o bireyin
özgürlüğünü değil, sermayenin özgürlüğünü esas alır ve
bireyi sermayenin kölesi durumuna getirir ve getirmiştir.
Kapitalist toplumda hiç bir birey özgür değildir. Sahabahtan
akşama kadar çalışan, işinden başka bir şey düşünmeyen ve
de düşünemeyen ya da iş bulmak ve karnını nasıl doyuracağını
düşünen bireyler topluluğu, kapitalist toplumun insan tipidir.
Yoğun bir koşuşturmaca, telaş, durmadan daha fazla para kazanma
(ücretli işçi asla fazla para kazanamaz) ve yaşamı bununla
özdeşleştirme ve sermayenin karını artırmak için koşuşturmanın
dışında bireyin kendine zaman ayıramaması ve geliştirememesi,
üretilen robotlar gibi tek tip bir yaşam biçimi, kapitalist
sistemin insan tipidir.
Kapitalist
sistem, savaş, anarşi ve bunalım demektir. Bu toplum içinde
yaşayan insanların bu kaos ve bunalımdan uzak durması olası
olmadığı gibi, daha derin bir bunalımla karşıkarşıyadır.
Aşırı depresyon, stres ve bundan kaynaklı yaygın ruhsal
hastalıklar kapitalist topluma özgüdür. Komünist toplumda ise
bunlar olmayacaktır. Bireyi ruhsal bunalıma iten ve yalnızlaştıran
ekonomik nedenler ortadan kalkacaktır.
Komünizmde
meta fetişizmi ortadan kalkacağı gibi; insan, üretimi esas olarak
değişim değeri için değil, kullanım değeri için, yani
insanların gereksinimi için yapacaktır. Bu bağlamda, insanla
insan arasındaki ilişki meta ilişkisi olmaktan çıkıp, insanın
insana yabancılaşmasının olmadığı bir ilişki biçimini
alacaktır.
İşi,
kalacak yeri, aşı, eğitimi, sağlık sorunu vb. gibi temel
gereksinimleri garanti olacağından insan, yarınına güvenle
bakacak, “ne olur olmaz” diye, gereksiz maddi üretim fazlalığını
bireysel mülkiyeti altında biriktirme eyleminde bulunmayarak, onu
toplumsal üleşimin içine katacaktır. Ne bir başkasının
üretimini çalacak ne de kendi fazla üretimini kendine
saklayacaktır. Bireysel anlamda biriktirmenin ve toplumun diğer
üyelerinden gizlemenin koşulları ve anlayışları da ortadan
kalkacaktır.
Komünizmde
çalışmak bir zorunluluk olmaktan çıkıp gönüllülük temelinde
olacaktır ve insanlar çalışmayı kendileri için bir işkence
değil, zevk aracı, yaşamı yeniden daha iyi bir şekilde üretmenin
aracı olarak görecektir.
Marx ve
Engels, zorunlu iş bölümünün getirdiği sorunları ve komünizmin
ne olduğunu kısaca şöyle özetlerler:
“Ve
ensonu, işbölümünün bize derhal ilk örneğini sunduğu şey
şudur: insanlar doğal toplum içinde bulundukları sürece, şu
halde, özel çıkar ile ortak çıkar arasında bölünme olduğu
sürece, demek ki, faaliyet gönüllü olarak değil de doğanın
gereği olarak bölündüğü sürece, insan kendi işine
hükmedeceğine, insanın bu kendi eylemi, insan için kendisine
karşı duran ve kendisini köleleştiren yabancı bir güç haline
dönüşür. Gerçekten de, iş paylaştırılmaya başlar başlamaz
herkesin kendisine dayatılan onun dışına çıkamadığı,
yalnızca kendine ait belirli bir faaliyet alanı olur; o kişi
avcıdır, balıkçıdır ya da çobandır ya da eleştirici
eleştirmendir ve eğer geçim araçlarını yitirmek istemiyorsa
bunu sürdürmek zorundadır.” 2
Kapitalizm
iş bölümünü geliştirerek, insanların tek tip yetişmesini ve
birbirine yabancılaşmasını koşullar. Kapitalist toplumda
üretimin ve tüketimin tek bir hedefi vardır; sermayenin
çıkarlarına hizmet etmek, sermayenin büyümesini durmadan
sağlamaktır. Bu nedenle de sermaye insanı tek tipleştirir. Tek
tip robot insan yaratmak ve yaşatmak, sermayenin çıkarlarıyla
örtüşür. Ama komünist toplum da insan daha farklı olacaktır.
“...
oysa herkesin bir başka işe meydan vermeyen bir faaliyet alanının
içine hapsolmadığı, herkesin hoşuna giden faaliyet dalında
kendini geliştirebildiği komünist toplumda, toplum genel üretimi
düzenler, bu da, benim için, bugün bu işi, yarın başka bir işi
yapmak, canımın istediğince, hiçbir zaman avcı, balıkçı ya da
eleştirici olmak durumunda kalmadan sabahleyin avlanmak, öğleden
sonra balık tutmak, akşam hayvan yetiştiriciliği yapmak, yemekten
sonra eleştiri yapmak olanağını yaratır.”3
Komünizmde,
cinsiyet, renk, dil, din, milliyet ya da insanı insana karşı
kutuplaştırıcı bölücü, birbirini dıştalayıcı ayrımlar
olmayacaktır. Her birey insan, insanı insan olarak değerlendirecek
ve kutuplaştırıcı yaklaşımları bir ahlaksızlık ve hatta
geçmişte kalmış bir ilkellik olarak ele alacaktır. Komünist
toplumda en büyük ahlaksızlık; insanın insana baskı uygulaması,
sömürmesi olacağı gibi, aynı zamanda, insanları,
cinsiyetlerine, renklerine ve uluslarına (ki, komünist toplumda
uluslar olamayacaktır) göre ayrıştırmak olacaktır.
Komünist
toplumda, üretim ve bölüşümden kaynaklı sınıf ve sınıfsal
çelişmeler olmayacağı için, sınıf savaşımlarıda,
emperyalist ve bölgesel savaşlar gibi toplumsal tarihin gerilerinde
kalacaktır. İnsanın insanla savaşımı yerini, insanın doğayla
uyumlu savaşımı ve kendini daha yüksek bir şekilde üretme ve
geliştirme mücadelesi olacaktır.
Kapitalist
toplum, Engels’in, “İngiltere’de
Emekçi Sınıfın Durumu” adlı eserinde de belirttiği gibi, ne
kadına gerçek bir erkeklik, ne de erkeğe gerçek bir kadınlık”4
sunabilmektedir. İnsanın insana zulüm ettiği bir sistem yaratan
kapitalizm, insana mutluluk değil sadece acı vermektedir. Onun
sahip olduğu üretim ilşkileri insanın insanı boğazlamasını
üretmekten öte bir şey yapamamaktadır. Komünizm ise, ne erkek
kadının ne de kadın erkeğin özel mülkiyeti altında olmayan
kadının kadın, erkeğin erkek gibi olduğu, her iki cinsin
birlikte özgürce yaşayayabileceği ve birbirini tamamlayabileceği
bir ortam sunabilecektir. Düşünen insan, kendisi ve üzerinde
yaşayacağı doğal ortamı en iyi şekilde düzenleyebilecek üretim
ve koşullara sahip olma yeteneğine sahiptir ve gelinen aşamada
üretici güçlerin gelişmişliği de buna uygundur. Hayvanlar kendi
doğal ortamlarını nasıl koruyarak yaşayabiliyorsa, düşünen,
alet kullanan ve geliştiren insan, bunun daha iyisini yapma yetisine
sahiptir. Kapitalizm, insanın bu en temel özelliğini; kendini ve
üzerinde yaşadığı doğayı yıkıcı biçime dönüştürmüştür.
Sosyalizm kapitalizmin yıkıcılığını yapıcılığa çevirme koşulunu hazırlar ve komünizme evrilir.
Kapitalizm,
büyük sanayiyi yaratarak, kadın ve erkeğe ev işlerinin ötesinde
toplumsal olarak örgütlenmiş bir üretim süreci yaratarak, her
iki cinse daha ileri bir yaşamın ekonomik biçimini yaratmasına5
karşın, özel mülkiyet ilişkilerinin geliştirici bu olumlu yönü,
bir süre sonra kendi özel mülkiyetsiz bir topluma dönüşemediği
için, insanın kendi ayağını zincirle bağlamasına dönüşmüştür.
Komünizm, bu zincirin kırılması ve insanın özgür kalmasıdır.
İnsanlık,
artık kendine yük olan ve toplumu her yönüyle çürüten bir
özelliğe erişen kapitalizmi aşıp, daha ileri bir toplum olan
komünizmi kurmakla karşı karşıyadır. Her toplum, kaçınılmaz
olarak, kendi içinde yerini alacak yeni bir toplumun tohumlarını
da yeşertir. Bu, üretici güçlerin gelişmesi önünde engel olan
verili üretim ilişkilerini aşması ve kendine uygun yeni üretim ilişkileri yaratması şeklinde kendini gösterir. Üretici
güçlerin gelişmesi üretim ilişkileri engelini eninde sonunda
aşar ve kendi gelişimine uygun üretim ilişkileri sistemini
koşullar.
Toplumların
diyalektiği bireylerin öznel niyetlerinden bağımsız gelişir.
Kapitalizmin savunucuları ne kadar direnirlerse dirensinler,
kapitalizmin yıkılmasını ve komünizmin onun yerini almasının
önüne geçemeyeceklerdir.
Toplumsal üretimi gerçekleştiren proletarya, kollektif yönetimi ve kollektif paylaşımı da gerçekleştirebilme teori ve pratiğine sahiptir. 11.12.2016
Toplumsal üretimi gerçekleştiren proletarya, kollektif yönetimi ve kollektif paylaşımı da gerçekleştirebilme teori ve pratiğine sahiptir. 11.12.2016
***
1Marx-Engels,
Alman İdeolojisi, sf. 58, 3. Baskı, Sol Yayınları
2Marx-Engels, age, sf. 55
3
Marx-Engels, age. sf. 55
4
Engels, age, sf. 198
5
Marx, Kapital, C.I, 517
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder