GEZİ HEYULASI BURJUVAZİNİN KORKUSU
OLMAYA DEVAM EDİYOR
Yusuf KÖSE
Bugün
GEZİ’nin (2013 Haziran Ayaklanması) 3. Yıldönümü. Gezi, Türkiye ve Kuzey
Kürdistan işçi sınıfı ve emekçilerin tarihinde, hep yükseklerde tutularak taşınacak bir isyan bayrağı olacaktır.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri tarihe bir not düşmüşlerdir: Politik özgürlüklerin baskı altına alınması, yok edilmesine karşı sessiz kalınmayacaktır. Kutuplaştırılmaya, islamlaştırılmaya, demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi karşısında sessiz kalınmayacaktır. Gezi’nin tarihe düştüğü not budur.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri tarihe bir not düşmüşlerdir: Politik özgürlüklerin baskı altına alınması, yok edilmesine karşı sessiz kalınmayacaktır. Kutuplaştırılmaya, islamlaştırılmaya, demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi karşısında sessiz kalınmayacaktır. Gezi’nin tarihe düştüğü not budur.
GEZİ,
kendiliğindenci bir hareketti. Önceden örgütlenen ve belli bir taktik mücadele
etrafında yönlendirilen bir kitle hareketi değildi. Faşist AKP hükümetinin
poiltik özgürlükleri yok etmesine karşı kendiliğinden bir patlamaydı.
GEZİ’nin
bileşenleri, işçi sınıfı, öğrenci gençlik ve küçük burjuvaziydi. Özellikle,
yaşamın islamlaştırılmasına karşı çıkan küçük burjuva diyebileceğimiz
kesimlerde bu mücadele içinde kısmen yer aldı, destek verdi. Ne var ki, devletin
şiddeti artınca, bu kesim GEZİ direnişini geri çekmenin yollarını da aradı.
GEZİ’yi pasifleştirici bir rolda oynadı. GEZİ’nin
asıl motor gücü; işçi-öğrenci gençlik ve varoşlarda yaşayan işçi ( ve işsiz) sınıfıydı.[1] Bu
ayaklanmada büyük fabrikalarda çalışan sanayi proletaryası güçlü bir şekilde
yer almadı, alamadı. Başka nedenlerin yanında esas olarak sendika ağaları bunun
önünde engel olmasından kaynaklandı.
Bazı
kesimlerce Gezi’nin sınıfsal yapısı, işçi sınıfı yapısından koparılıp, küçük
burjuvazinin en üst kesimi ile “alt orta ve orta burjuvazi” şeklinde
değerlendirilmektedir. “Beyaz yakalı” dedikleri ücretli işçileri işçi sınıfı
kategorisinden çıkaran bu kesimler, işçi sınıfı tanımlamasını da yanlış ele
alıyorlar. İşçi sınıfını salt “mavi yakalı” olarak değerlendiriyorlar. Oysa,
günümüzde hizmet sektöründe çalışanların ezici çoğunluğu işçi sınıf kapsamı
içindedir. Bunlar ücretli işçilerdir. İu rahatlıkla söylenebilir: GEZİ şehitlerinin sınıfsal kimliği, bu kitle ayaklanmasının sınıfsal
yapısının ne olduğunu da tartışmasız olarak ortaya koyar.
GEZİ'nin
felsefesi, Taksim’de kurulan “TAKSİM KOMÜNÜ”nde de kendi ortaya koymuştu. Burada
anti-kapitalist ve komünsel bir yaşamın felsefesi ve onun pratiği yaşanmıştı.
Bu, Haziran Ayaklanması’na katılan ve onun motor gücü olan kesimin yaşam
anlayışıydı. Dayanışma, birlik ve mücadeleydi. Birlik; anti-faşist kesimlerin
ortaklaşa bileceği ve ortak bir yaşamın yeşertilebileceğiydi.
Bugün, islamcı faşist diktatörlüğün vahşice saldırılarına karşı, direnşişler sürüyorsa, susmayan işçiler ve emekçiler varsa, bu GEZİ'nin mirasıdır.
Gezi’de,
Vatan Partisi (O zamanın İP’i) gibi faşist-ırkçı kesimlerle beraber CHP’yi
destekleyen orta kesimlerin kısmen yer almasına karşın, bunlar belirleyici olmaktan
uzaktı. Bunlar, salt anti-AKP karşıtı ve GEZİ’nin atmosferinden faydalanarak
Kürt düşmanlığı politikasını direnişin içine sokmaktı ve GEZİ’nin devrimci
dinamiğini deforme etmek isteyen ırkçı-şoven ve pasifist kesimlerdi. Ayaklanma
içinde yer alan kitle, bütün halkların kardeşliği temelinde “ötekileştirmeye”
ve “kutuplaştırılmaya” karşı duruş sergiledi.
Gezi
Ayaklanması’nın en önemli yanı; hiç kuşkusuz sınıfsal kutuplaştırmalar hariç,
alt kimlikleri öne çıkaran kutuplaştırmaların karşısında duruş sergiledi.
Kürt-Türk düşmanlığının karşısındaydı. LGBT ve ötekileştirmenin karşısında
yerini aldı. Özellikle toplumun önemli bir kesimi bu direnişle beraber LGBT’li
bireylere yaklaşımı olumlu yönde değişti. İktidarın dinsel, etnik, mezhepsel
ve cinsiyetçi vb. kutuplaştırmasına karşı bir duruş sergilendi. Gezi, demokrat olan her
anlayışı içinde barındırdı. En göze çarpanı, “anti-kapitalist islam”cıların
eylemlerde yer alaması ve GEZİ’nin bunları kucaklamasıdır.
Baştanda vurguladığım gibi; islamlaştırmaya, kutuplaştırmaya,
ötekileştirmeye ve demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşı bir
baş kaldırıydı GEZİ.
Gezi,
hedefi, politik özgürlüklerin yok edilmesine tepki olmasına karşın, bu hedefine
ulaşamadı. GEZİ’den sonra burjuvazi daha yoğun bir şekilde saldırdı. O günden
sonra kitlelerin demokratik hak ve özgürlüklerinden ciddi bir gerileme oldu.
Buna karşın, siyasal bilinç düzeyi yükseldi. Bugün bu dışa karşı ciddi bir
tepki olarak yansımaması, ağır baskı koşullarından kaynaklıdır. Bunun uzun bir
sessizlik sürecini kapsamayacağının ekonomik-siyasal olguları da mevcuttur.
Kendiliğinden
bir kitle hareketini hedefine ulaşması oldukça zordur. Ancak, GEZİ politik bir
toplumsal eylem olarak, Türkiye ve Kürdistan Halklarının belleğinde her zaman
anılacak olumlu bir yer bıraktı. Sistemin baskıları karşısında direniş
sergilenebileceğini herkese gösterdi. Faşist yıldırma ve sindirme
politikalarına karşı sokakların zapt edilebileceğini gösterdi. Milyonları
korkutanların korkutulabileceği ve bunların güçlü bir direnişle yıkılabileceğini
de gösterdi. GEZİ, kitlelerin, devletin kolluk güçlerin vahşice saldırılarına
karşı, sokak savaşları verebileceğini gösterdi.
GEZİ’nin
başarısızlığı, komünistlerin işçi sınıfı içinde örgütsüzlüğünden kaynaklandı. İşçi
sınıfı içindeki sabırlı ve azimli örgütlenme mücadelesi, başarının olmazsa
olmazlarındandır. Gezi isyanı sırasında eğer büyük fabrikalarda şalterler
indirilebilseydi, sonuç daha farklı olabilirdi. Sınıftan kopuk mücadele ve
örgütlenme biçimlerinin, burjuvazinin saldırıları karşısında başarı şansı
olamaz. Sınıfın yön vermediği ve sınıfla bağı olmayan bir direnişin ve de
mücadelenin başarı şansı yoktur.
Evet,
GEZİ tekrar etmez, ama yenilenebilir. Daha güçlü, daha örgütlü bir şekilde ve
bir başka adla yeniden gelmesi için çok nedenler vardır. Tarih, bu tür sosyal
olaylara sıkça tanıklık etmiştir. Ve özellikle de “baldırı çıplak” olarak
küçümsenen işçi sınıfı, örügtlü bir güç olarak sokaklara döküldüğünde, tarihi
ilertmenin ve değiştirmenin kaçınılmaz olduğu da bir gerçektir. Bunu, komünist
bilinçle donanmış bir parti etrafında örgütlenmiş işçi sınıfı başarabilir.
31.05.2016
***
[1]
Bkz. Haziran Ayaklanması sürecinde
günü gününe yazılmış değerlendirmeler. Yusuf Köse Blog, gezidiren.blog.spot.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder